Pencere…Köprü…Ve ötesi…
Boşluğa çıktı… Uçar gibi düşüyordu…
Aşağılarda kayalar sivri ve sarp…
Ölüm… Boşlukta uçuşan bir eşarp…
Uçtu…
Uçtu…
Uçtu…
Düştü…
Sessizlik…. Yar… Ve karşıya uzanan bir ip var… Kıldan ince kılıçtan keskin.
İpe yaklaşan alevler…
Alevlerde oynaşan şeytanlar… Geçenler-Düşenler…
Tutunanlar-Tutuşanlar…
"Sırat Köprüsü" bu.. Kesin…
Bir melek, sıraya dizdi bekleyenleri… Uzaklardan iki melek göründü.
Salınan kanatlarıyla yaklaştılar.
Ellerinde dev bir küfe…
Ve küfede bir sürü maske…
İpin başına ulaştılar.
İp, alevleri yalayıp karşıya varıyordu…
Ve ucunda sorgu melekleri bekliyordu…
Bir başkası yüksek bir kayanın üzerinde
Aşure gibi bir lisanla isimleri çağırıyordu…
Tebeşir gibi nokta-nokta kafalar…
Ve herkes gencecik…
Otuz yaşındalar…
Ahret panayırı burası…
Kimin geldiyse sırası, küfeyi getiren melekler, kimine beş, kimine on, kimine hiç, kimine çok daha fazla maske takıyorlardı…