Yıldız Parçalarıyız

Aydınlıkta kapatırsan gözlerini, sonsuz ışıklı noktalardan ışık huzmeleri doluşur ekranına…

Avucunu kapat, kapalı gözlerinin üstüne… Eni konu karanlık olsun…

İki ayrı koridor uzanır iki gözünden dışarıya…

İkisi birleşir usulca…

Kendi içine ya da dışarılara yürürsün…

Kendinden öteye her şekilde…

Gözlerini kapatıp düşlere dokunduğun birkaç saniyecik..

O an içinde bir yerlere gidiyorsan, ayağını bastığın yüzölçümden öte, her yerdesin demektir…

Ve o yüzölçümün gündelik sorunlarından öte, bambaşka anlamlarını hissedersin hayatın…

Bırak sokaktan geçenleri, Japonya'daki bir gül, susuzluk veya güneşin çok doğrudan geldiği konularında dertleşir seninle…

Köklerinin nereden geldiği, başının nerelere uzandığı…

Küçük kız çocuğu… Kağıttan turna kuşları… Enola Gay…

Yayılmak… Aynı anda her şeye dokunarak…

O anda düşlediğin canlı cansız ne varsa, hepsiyle koyu bir muhabbet…

Derin düşünceyi keşfettiğinde, başka keyifler…

Sevişmek başka olur…

Bakışmak başka…

Yaşamak…

Kavga ve savaşın anlamı apayrı bugünkünden…

Birkaç notasında şarkının…

Bir resmin göz koridorlarında…

Doğanın canlı cansız, kirli temiz bir köşesine baktığında,

başka anlamlarda kendini buluyorsan gözlerini kapatıp… Huzurla…

Bütün zamanlara, mekânlara yayılan Sevecen'sin…

Ve kapanışı yok bu yelpazenin…

Önceleri uçmana da gerek yok…

Bir adım yukarı huzurla, ışımaya başlarsın…

Zarif ateş böceği danslarıyla bir zaman…

Kapalı gözlerdeki ışıklı noktalar…

Gözlerini açarsın…

Bir bakarsın ki;

Anlatan ve dinleyen ışıklar dolmuş hayatına…

En küçük parçanın, bütünle aynı sırları taşıdığını duyumsamak…

İnsanı insandan, kum tanelerini yıldızlardan ayrı tutmamak…

Bir düğümde bütün desenleri görebilmek…

Düşünceler, üretilenler, yaşananlar, bilinenler, bilinmeyenler…

Ne varsa, hepimiz…

Yıldız parçalarıyız…

Bütünü hissetmek…

İrem Bağ'nın en kısa, en uzun özeti bu…

Gözünü derinlemesine kapatıp açtığın "o ilk an"dan sonra, öyküsünü kendi yazan…

Işık ve sevgiyle…

İlhan İrem Official Web