Voznesenski

Voznesenski, Andrey (1933) 

 

"Yazıp bitirmiştik tezlerimizi,

Tam sırası şimdi onları savunmanın.

Çatırdıyor içinde bir mühürlü dolabın:

Hakkımdaki tüm kötü raporlar!"

 

Sovyet Rus şairi. Moskova'da doğdu. Babası bir bilim adamıdır. Mimarlık öğrenimini Moskova'da tamamladı. İlk şiirleri 1958'de yayımlanmaya başladı. Yevtuşenko'yla birlikte yeni Rus şiiri kuşağının önderidir. Ama, dünyada daha az tanınmasına rağmen, birçok eleştiriciler, onu Yevtuşenko'dan üstün tutmaktadır. Şiirleri, öz düşüncenin, imgelemenin, erişilmez lirizmin, çağdaş dekor ve ritimde yaptığı başarılı bir uyuşumdur. "Marilyn Monroe'nun Monogosu" ndan:

 

Ben Marilyn, Marilyn, 

Kahramanı

intiharın ve eroinin.

Kime parıldar yıldız çiçaklerim?

Kiminle konuşur telefonlar?

Kimdir geyik derisiyle kaplı terzihanede yaşamını sürükleyen?

Dayanılmaz şey,

dayanılmaz şey sevgisiz yaşamak

dayanılmaz şey uzak olmak kavak ağaçlarından

dayanılmaz şey intihar,

fakat yaşamak

daha da dayanılmaz bir şey!

 

Andrey Voznesenski; on binlerce dinleyicinin toplandığı salonlarda, stadyumlarda saatlerce, üstelik ezbere şiirlerini okur. Sözünü dudaktan, gözünü budaktan sakınmaması yüzünden, yöneticilerle arası açıktır. Tanınmış eserleri;

 

Ustalar [1959],

Paraboller [1960],

Mozaik [1960],

Karşıdünyalar [1962],

Oza [1964],

Bir Zayıf Yürek [1966].

 

Dünya Edebiyatçıları Sözlüğü

Seyit Kemal Karaalioğlu

 

 

 

 

SON DÖNEM RUS ŞİİRİ 

 

Voznesenski 1950'li yıllardan sonra Rus şiirinin genç kuşak şairleri arasında en güçlü isimlerden biri. Gençliğinde mimarlık eğitimi görmüş ve hep ressam olmayı düşlemiş. O yalnızca bir şair ve yazar değil, arada bir resim yapıyor, hatta farklı objelerden oluşturduğu kompozisyonları sergiliyor(muş).

 

Eleştirmenlere göre, Voznesenski Rus Şiir diline, yeni bir soluk bir canlılık getirirken, bir yandan şiir dili, dildeki ses öğesi, anlam yakınlıklarından ustaca yararlanıp, imgeleri kullanış biçimiyle Pasternak'a; öte yandan şiirlerindeki toplumsal içerik dili argoya varıncaya kadar ustaca ve gözüpek bir biçimde kullanışı yönünde Mayakovski geleneğine bağlanıyor. (Türk okuru onu Türkçe'ye çevrilen "Oza", "Bir Zayıf Yürek – Akhilleus Yürek" ve "Seçme Şiirleri" ile tanıyor.

 

Şiir çalışmalarını 14 yaşında yoğunlaştıran ve yazdığı şiirleri ülkesinin en ünlü şairlerinden biri olan Pasternak'a gönderdiğini, bu şiirleri çok beğenen Pasternak'ın onu yanına davet ettiğini, bu davete hemen icabet ederek 14 yılını Parternak'ın yanında geçirdiğini yazar Voznesenski ve o yıllarını şöyle tanımlar "Benim için o zaman Rus şiiri diye bir şey yoktu; yalnızca Pasternak vardı, bir de onun kadar iyi olmamakla birlikte Ahmatova… Pasternak'tan çok etkilendim, o bir mıknatıs gibiydi…"

 

Pasternak da onu hayli yüreklendiriyor. "Senin bu şiirlerinin altına ben kendi imzamı atsam, en seçme şiirler arasına girerdi" diyormuş. Fakat zamanla kendini sorgulamaya başlamış ve şiiri üzerinde Pasternak'ın yoğun etkisini görünce şiir yazmayı kesmiş ve bir dönem hiç şiir yazmamış. Şiiri bırakınca ressam olmaya karar vermiş ama bir süre sonra – kendisinin de durduramadığı – yoğun bir şiir yazma sürecine girmiş.

 

Yazdıklarını Pasternak'a götürmüş. Şiirleri okuyan Pasternak bu şiirleri çok beğenerek onu alkışlamış ve Rus şiiri olarak çok büyük bir olay diye nitelemiş. Bu olaydan önce yazdığı bütün şiirleri yakarak yola koyulmuş böylece… Sonra da pek çok şey değişmeye başlamış;

 

"Genç şairlerle tanıştım, onlarla birlikte küçük mekanlarda çalışmaya başladık, sonra bu alanlar büyüdü. O dönemlerde Rus halkı şiire çok alışkın değildi, şiir dinlemeyi sevmiyordu. Bir şiir kitabından bin adet satıldığında iyi bir rakam sayılıyordu. Ama bizi seviyorlardı çünkü pek çok olaya karşı çıkıyorduk. Derken dinleyici kitlesi büyüdü ve gitgide stadyumları doldurdu."

 

Gerçekten de o günlerde stadyumu dolduran on binlerce kişi önünde şiir okuma sanatını bir ayin haline getirmiş Voznesenski ve Rus şiirinin merkezine oturmuş. Bazı şiirleri toplumsal içerikli, polemikçi olduğu halde politik kişiliğini hiç bir zaman ön plana çıkarmamış:

 

"Beni dinlemeye gelen on binlerce kişi şiirim için geliyordu ama Yevtuşenko için gelenler politik bir ruh taşıyor ve o coşkuyla geliyorlardı."

 

TEHLİKELİ YARATIKLAR

 

Rus Şairlerinin intihar ettiği, sürüldüğü bir dönemde o hep ve sadece "şair" kimliğiyle varolmaya özen göstermiş.

 

"Benim şiirlerim bir günce gibidir. Bir günceye insan hissettiği, gördüğü her şeyi yazar. Sevgiyi, aşkı, günlük hayatta etkilendiği olayları. Tabii bu günlük yaşam içinde politikada size dokunur ve onları da yazarsınız ama ben bunları bir kişinin güncesine yazdığı gibi yazıyorum, politik bir atmosfer yaratmak için değil…"

 

Ama, böyle yapmasına karşın yine de başı ağrımış sık sık;

 

"O dönemde şiire etken olan politik liderlerdi. O dönemin politik liderleri, özellikle Kruşçev onları (şairleri) kıskanmaya başladı; çünkü çok popüler olmuşlardı. Ben de ünlüydüm ama benim şiirimin içeriği politik olmadığı için ne yapacaklarını bilemediler. O dönemin şairleri devlet adamlarını kışkırtmak için daha çok politikaya itildiler, bense bildiğimi okudum.

 

Ama çok ilginçtir, politik olmadığım halde, Kruşçev'in şahsen saldırdığı tek şair bendim… Beni aldı, yarım saat karşısında devamlı bana bağırdı. Bu arada yumruklarını savuruyordu. Beni ülkeden dışarı çıkmaya zorladı. Hatta KGB ajanlarını çağırıp pasaportumu alarak beni yollamaya çalıştılar. Kruşçev o kadar aptaldı ki bana; "Sen Komünist Partisi üyesi değilsin. Sen Komünist Partisi karşılığı bir parti kurmak istiyorsun. O yüzden bu kadar popülerleşmeye çalışıyorsun. Partide olmayan insanlardan oluşan bir parti kurmaya çalışıyorsun" diyordu.

 

Cahil bir insandı. Belki de içgüdüsel olarak haklıydı. Ben diğer şairlerin dışındaydım. Toplumun mantığını değiştirmek amacıyla yeni yeni şeyler ortaya koyuyordum. Bu da tehlikeli olabilirdi. Kruşçev işte burada haklıydı…"

 

ZOR DURUMDAYIZ

 

Hayatında / şiirinde köklü bir değişiklik daha yapmış:

 

"Gitgide stadyum, konser, müzikal şiir tarzından sıkıldım ve bu işi bırakmaya karar verdim. Ondan sonra stilimi değiştirdim. Kulağa hitap eden şiirden çok görsel şiir yazmaya başladım. Büyük kalabalıklar halkasını küçültmek, çevremde primitif insan yerine elit insan istiyordum. Şiiri konuşan, tartışan, anlayan insanları yanımda istiyordum…

 

Böylece daha zor, daha detaylı, anlaşılması daha zor şiirler yazmaya başladım. Oldukça karmaşık bir kitap olan "Oza" 100 bin adet sattı. Ben daha da zorlaştırdım ve o zaman da kitapların 300 bin sattı…"

 

Bugün Rusya'da şairlerin durumuna da değiniyor Voznesenski:

 

"Bugün çok zor durumdayız. Kriz var, kağıt fiyatları çok arttı, kitap satışları çok düştü. Ben elit insanlara ulaşmak istiyorum derken, zenginleri değil, gerçekten entelektüel, kafaları zengin olan insanları kastediyorum. Bunlar da genellikle maddi gücü olmayan bir tabaka oluyor ve kitap alamıyorlar. Onun yerine çok zengin insanlar kütüphanelerinde güzel dursun diye kitap alıyorlar.

 

Şimdi biz özgürlüğün bedelini ödüyoruz…

 

Bundan önceki dönemde 'totaliter sistemin' sansürüne takılıyorduk, şimdi de 'ticaretin sansürüne' takılıyoruz. Ticari sansür kitap basmadığı için çok güçlü. Rusya'da ticaretin değişimi edebiyata böyle olumsuz bir etki yaptı…

 

Benim için sorun yok, ben yaşarım, kitaplarım satar ama genç şairler için çok kötü bir şey bu… Çünkü onlar doğamıyorlar, adları bilinmiyor ve kitapları satılmıyor…

 

Ancak, her şeye karşın Rus şiirinin öldüğünü düşünmüyorum. Gerçek şairler yazmaya devam edecekler…

İlhan İrem Official Web