Şeytan Dansı

Dinler, mezhepler dünyayı karıştırıp duruyor…

Kimileri daha ırkçılığın hesaplaşmasında. Kimileri de, yeni başlangıçlara açılacak son evrensel noktaya varamadan "inançsızlık" dönemecinde…

Kimileri de yanlış anladıkları Allah'ları adına cinayetler işliyor…

Kimbilir ne kadar üzülüyordur tanrı…

Ve kimbilir ne kadar gülüyordur, tali yollarda vakit öldüren fanatiklerine.

"Hiçbir ayrılığa kapılmadan, bütünün güzelliğini kavramak var" diyordur.

Şimdi benim, bu satırları yazmam gibi, anlaşılmazlık boşluğunda…

Bir çiçek, bir ağaç, bir tek insan hissediyorsa eğer, boşuna değildir boşluğa yayılan düşünceler…

Herkes, (aymazlık) "hıyanet, gaflet ve dalalet olabilir" demiş Mavi Göz…

O Mavi Göz , Türkiye'nin evrensel dünyada doğru bir parça olduğunu biliyordu. Tanrısızlık görüntüsünde, tanrıcasına bütünü hissederek…

Ne bilsin Ata'cık,

kendi görkemli beyniyle özdeş tuttu geleceğin gençliğini…

Koltuk sevdasındaki bıyıklı çocukları, kökten dincileri hayal bile edememişti belki…

"Asolan hayattır" diyen öteki "Mavi Göz"le aynı boşluklarda şimdi.

Biz bu hayatı yaşıyoruz…

Ozanlar, yazarlar, ışıklar yakılıyor karanlıklarca…

Devlet yananların peşinde.

Siz avareliğini, özgürlüğünü çağdaşlıkla sarmalamış bir insanın, inançlarına, düşüncelerine ters düşen olaylar karşısında tepkilenip, "tahrik" olduğunu gördünüz mü?

Eğer bir "tahrik"ten söz edilecekse,

Atatürk'ün attığı güzelim çağdaşlık tohumlarının, geceler boyu ezilip büküldüğünü gören bizlerin tahrik olması gerek en çok…

Demokrasinin, insan haklarının, en önemlisi evrenselliğin pasifizmi içindeyiz… "Saygı" ile acizlik" karıştırılıyor kanımca…

Doğru yaşamaktan öte bir görevimiz daha var;

İnandıklarımızı söylemeden içimize atıp, ilkellikleri tahrik etmekten kaçınacağız böylece…

Ben, "canlı/cansız her şeyle bütünün parçasıyım. Işık ve sevgiyle bütünleşerek, parçalarımla O'nu oluşturuyorum… Ben O'yum, "O", ben" desem…

İkibinli yıllara yedi kala, hâlâ "enel hak" diyenleri yok edenlerin yanlış satırlarıyla mı yargılayacağım?..

Kimi başka bir yola inanır.

Kimi "hiçbir şey"e…

Ve hepimiz aynı kâinatın çocuklarıyız…

Tanrısal geleceğin parçası olmak.

öyle yumruğunu kaldırıp, "yaşasın şeriat" diye bağırmakla ve sana öyle özgürce bağırma hakkını veren Cumhuriyet'in ilk adımının atıldığı şehirlerde oteller, otellerde beyinler yakmakla olmuyor…

Müslümanlığın temeli, temel direği "sevgi ve hoşgörü"dür.

Bu iki güzellikten yoksunsan eğer, "cihad" bağırtılarıyla sana verilen hiçbir anahtarla açamazsın cennetin kapılarını…

Cennete ulaşmak için, önce cennet eylemen gerek yaşadığın her günü…

Işık ve Sevgiyle…

İlhan İrem Official Web