Selülitler ve Morluklar
Beyni evrensel pırıltılarla dolu bir adam, niçin Muaviyelerle, Yezitlerle binlerce yıl öncesinin çengellerine asılıyor?
Abur cuburlardan, safsatalardan, hurafelerden arındırdığı ışıklı inançlarla donanmış, evrensel gerçek İslamiyeti anlatmaya çalışırken dini kendi çıkarları için sömürenlerin kara vızıltılarıyla da boğuşmak zorunda kalıyor.
Bütün dinlerin çatısını oluşturan ışık tahtına geçmeyi geciktirip, saltanat dincilerinin alt boyutlarında kılıç sallayarak savaşmak zorunda kalıyor.
Ağızlarından Arapçasız, hadissiz kelam çıkmayan bu demagog ulema takımıyla onların anlayacağı dilden hesaplaşma zorunluluğu vardır.
Çünkü kitabın dışında, işlerine geldiği gibi başka türlü bir din yaratma sevdasındaki bu yobaz bezirgânlar asırlardır halkın inançlarını gıdıklayarak maddi, manevi, politik menfaatlerle ikbal peşinde koşup, ikibinlerin kapısında Refah'ta odaklanmış karanlık kalabalığı oluşturdular. Cahil çevresi, gerici hocaları, duvarlara sıkıştırılmış hayatıyla sağır bırakılmış insanlar arasında ışıklı seslenişleri duyabilecek nice güzel canlar var!
Ama önce, her şeyin evrensel doğrusunu bilen, şan şöhret peşinde koşmayan(İ) birilerinin, kara gürültülerle çağdaş geleceğe set çekmeye çabalayan irticacı takımını akla gelebilecek bütün cephelerde bertaraf etmesi gerekiyor.
Sekiz yıl kesintisiz eğitime karşı sokaklara dökülen insanların arasında Cumhuriyet devrimlerinin Türk vatandaşına benzeyen birini gördünüz mü?
Sözde demokrasi ve din özgürlüğü adına kandırılmış bu sarıklı şalvarlı cahiller sürüsü, tevhid bayraklarını da açarak, arka bahçelerini ve karanlık yarınları kaybetmekten korkan dinci politikacıların el ovuşturmalarınadoğru yürüyorlar…
Asıl üzücü olan, Cumhuriyetin polisinin şimdilik azınlıkta görünen bir bölümünün çete döküntülerine dönüşüp, sürekli olarak gericilerden ve faşistlerden yana tavır koyması.
Refah'tan çağdaş Türkiye ve demokrasi adına hiçbir beklentimiz yok! (Ki onlar, kapatılma davasının savunmasında çokça demokratik hak ve özgürlüklerden söz ediyorlar. Bilmiyorlar ki, demokrasiler hiç kimselere demokrasiyi yok etme hak ve özgürlüğünü vermezler.)
Sözümüz daha çok orasından burasından selülitler ve morluklar görünen panikli bir etekliğe yapışan, yekpare kılları ağarmış eski kurtlarla, zamanların olağanüstü hallerinden sorumlu, tumturaklı gibi görünen birilerine…
Vay canına!
Türkiye'ye toz kondurtmamaya yemin etmiş, bu uğurda orta yaşı devirmiş bir sürü saygın(!) adam, şimdilerde gözü kara hırsların sonu meçhul Brezilya dizilerine yalan rüzgârlarıyla savrulup birer piyon, figüran olmuşlar.
Bileklerinden bağlı iplerle, elleri, kolları en çağdaş reformlara bile "HAYIR" diye kaldırılan kuklalara dönüşmek nasıl bir duygu acaba?
Picasso ve Dali figüratif resmin feriştahını bilmenin huzurlu sadeliğinde yüksek IQ'lerin soyut kâinatlarına ürettiler.
Bu son cümleye ters orantılı bir bağlantıyla, bizler de inanılmaz boyutlara uçuşan evrenselliğimizin soyut güzelliklerinin yanı sıra, hiç zaman kaybı olarak görmediğimiz bu satırlarla anlaşılacağı dilden aşağılık gündemi somutlaştırıp. düşlediğimiz yarınları şekillendirecek yürekleri bir şekilde çoğaltma, titreştirme telaşındayız.
Günden güne daha çok ışıldayıp, cennet bağlarıyla buluşan seslenişler gibi, bazı insanlar uyanıp, "bi dakka" diyecekler… "Bana sunulan bütün bu alacalı gündelik ekranların ötesinde başka bir gerçeklik var!"
Diğerleri, Amerika ziyaretlerinde "Bu resmi ben de yaparım," diyebilen yaşamasızların ümitsiz torunlan zaten!
Köroğlu'nun atı gibi siyah düşüncelere kapanıp bizi üçüncü bin yıl koşularına hazırlayan bilgelik öğretilerinden biliyoruz ki, salt kendi hayatlarını kurtarma, parlatma amaçlarıyla bezenmiş teslimiyetlerle yanlış kapılara, kapılanmalara sığınmış insanların uyanışlarına da açık gönül gözlerimiz… Sonsuza değin.
Ve evrensel huzurların şirazesinden çıkmış gibi görünen bütün bu bağırtılar,derin uykularla pembeleşmiş yüzler morarmadan her nasıl yaşandıysa, geçmişi silik bir "GÜNAYDIN!" fısıltısı duyabilmek için.
Işık ve sevgiyle…