Pişmanlık…

Devasa bir gramofon yerleştirmeli dünyanın bir yerine… Ama öyle-böyle değil, büyüklüğün ötesinde büyük olmalı… Dünyanın her yanından duyulmalı…

Ve savaşlı yılların taş plakları, bugünün savaşçılarına kulakları patlarcasına anlatmalı savaşın acılarını…

Çalmalı… Çalmalı…

Aslan yürekli Rişar… Timur… Beyazıt… Napolyon… Hitler… Mussolini durmadan anlatmalı cızırtılı derinliklerden pişmanlıklarını…

Asanlar… Kesenler… Kaçanlar… Dövüşenler… Bölenler… Bölüşenler… Hep… Hep "PİŞMANIZ" diye bağırmalı… Döndürmeli yanlışlıklardan, savaşlardan sonradan pişman olacakları…

Ellerinde çekirdekler, gamsız bir bahar sarhoşluğunun sevda bahçelerinde, yaşam çekirdeğini patlatmalı insanlar… Atomsuz… Barutsuz… Kinsiz… Kansız…

Kendi savaş yağmurlarına, kendi atom mantarlarıyla kara şemsiyeler yapanlar… VE MAVİ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ SAÇMALIKLARIYLA KARALTILARA BULAYANLAR… Savaş idaresiz bir robot gibi bütün güzellikleri ezip kapılarına dayandığında kara şemsiyelerinin karabasan olup başlarına geçtiğini anlayacaklar…

Son pişmanlığın fayda etmeyeceği günlere varmadan, AŞK çizgisinde birleşmeli insanlar…

Çünkü yalnızca "aşk hiçbir zaman pişmanlık duymamaktır…"

İlhan İrem Official Web