Ortalığı Pop Götürüyor
Televizyon stüdyosuna canlı telefon bağlantısı. Ünlü pop müzik sanatçısının kardeşi olan, yine çok ünlü bir popçu ortada, iki yanında erkek, kız sunucular. Kelimeleri yaymasından ağzında sakız olduğu ya da konuşurken dişlerini karıştırdığı hissine kapıldığımız hanım izleyici, önce, "Pop müziğini çok seviyorum," dedi. Ardından ekledi; "Bu akşam Antalya'da Tarkan'ın konseri var, oraya gidiceez." Ünlü popçu yanıtladı:
– Bilet almak için çok Panço yediniz mi?
– Çok, çok…
– Aman Ayşa'nım, çok yemeyin motoru bozarsınız!
Öte yanda küreselleşmenin cilalı imajlarına son adımlarını da uydurmak için gerdirdiği yüzünden, gözleri faltaşı gibi fırlayan Mega Star, "Rumeli Hisarı konserlerimde sevgili dinleyicilerime çok hoş sürprizlerim var," diyordu.
Havuz başında gönüllü olarak reklama alet oluveren saygıdeğer müzik insanı ve bir haftalık opera-arya gündemi.
"Bizi izlemeden farkı anlayamazsınız," diyen kanalın haber bülteni.
Yükselen değerlerin pembe ufuklarına gülümseyen analizci, "Gelişiyoruz," diyordu, "Baksanıza, artık kliplerde örgülü uzun saçlı çocuklar var. Türk Sanat Müziği şarkıcıları bile poplaştı, gençleşti. -Görüntüde kocası uyurken yatakta gizlice sevgilisiyle konuşan kadının klibi vardı.-Şarkıcıdan da görüş aldılar; "Ne var yani? Bu herkesin yaşadığı bir gerçek."
Soyulan evinden giysileri çalınan politikacı, "Terzim memnun ama ben üzüldüm" derken, sunucu birdenbire soruyor;
– Müzik dinliyor musunuz?
– Evet, her türlüsünü.
– Poptan bir örnek desek?
– Aklıma "Şıkıdım" geliyor.
Bir başka kanal. Yine haberler…
İşte günlerdir tanıtımı yapılan o an geldi ve… Işık Doğudan Yükseldi!..
İnsanları ikiyüzellibin liralık bir harcama karşılığı birbirleriyle kaynaştıracak formülün sesli kayıtları ele geçmişti.
İkiyüzellibin lira ne ki? İki paket sigara parası, şimdilik ikibuçuk dolar. Bu ne mutlu bir an!
Yıllardır yüklendiği ağır misyonlarla, en zorlu koşullarda Türk Popunun bayrağını taşıyan, hak edenleri Türk Pop Müziği flamalarıyla doruklara yücelten sanatçı, tavrını tarzını bütün şeffaflığıyla açıklıyor.
Büyük kurtarıcı yıllar önce; "Ordular İlk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" demişti. Şimdi bir başkası, müziğine özveriler yükleyerek bizi uyarıyor, ulusça bir hedefe yönlendiriyor; "Işık Doğudan Yükselir".
Yüce önder, kurduğu cumhuriyetin Türkiye'sinde bir sanatçının, kendi yarattığı, çölü yeşerterek oluşturduğu verimli toprakları, insanlarını uyandırmak adına terk etmesine kimbilir nasıl gururlanırdı.
O değil miydi "Sanatçı, uzun uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır," diyen.
Zafer Bayramı'nda da sürüp giden konserlerde sıkma başlı Türk kızları. "Işık Doğudan Yükselir" Yükseliyor zaten, yürek yangınlarıyla…
Kimileri, her telden titreşimlerle kalabalık alkışlara göbek atarak, kimileri, Kemalist solun karşısında olup, Mustafa Kemal'in kurduğu partinin başına geçmeye çalışarak, ulvi görüntülerle kendi ışıklarını yükseltiyorlar. Türk halkı bütün bu olup bitenleri yutmaya, deformasyonu özgürlük, teknolojiyi gelişme sanmaya, insanlığını dört şeritli otoyollarda gaflet gezintisine çıkarmaya devam ediyor. Aziz Nesin yanlış mı hesaplamış? Türkiye'nin karanlık yüzünde hapsolanlar yüzde doksandokuz onda dokuz. Giderek tenhalaşan ışıklı insanlar, körler çarşısında ayna satarak, umutlu çaresizlikler içinde deviniyorlar.
Doğurdukları spastik çocuğu yere göğe koyamayanlar, yeni ve genç görünmek için, meclisin kuaföründe saçlarını boyatıp, kellerini kapatıyorlar. Hemen hepsi sekizinci maddeye karşı.
Müzisyene çiçek sulatan, sekreterine bahçıvanlık yaptıran, memurunu önce delirtip, sonra Ankara kavşaklarında posteki saydıran, sanata tükürüp, asırlık anlamları yıkarak, tarihi, beyinlerindeki Türk-İslam sentezi saplantılarından başlatmak isteyen garabet belediye başkanları.
Ham petrol alımımızın yüzde kırkaltısı ile göbeğimizden bağlandığımız, çöl şeriatçılarının karanlıklar krallığında kopan kafalar…
Refah'ın tepkiyle gelip, tepkiyle kaçabilecek oylarına ferfecir gözleriyle fasit daireler çizen al yanaklı hoca, her konuda ekran takiyyelerinde.
Medyanın gözbebeği, postmodern, bir başka hoca, kültürüyle övünen seçkin spor kulübünün fahri başkanı gibi, nikâh şahitliklerinde.
Güler yüzlü sosyalizmi yüreğimize gömüp, güler yüzlü İslama geldik!
Temiz inançlara ve ülkelerine zarar vermekten başka hiçbir faydaları olmayan şeriatçı din simsarlarının kemirdiği onlarca ülke, Yeni Dünya Düzeni'nin korkak sularında, dünya için kıllarını kıpırdatamadan, batının bayram geçtikten sonra yaktığı kına operasyonlarına alkış tutuyorlar.
"Pop Çağı Ateşi" yandı bir kez. Beyin yerine, bozuk midelerden dökülen kara/yeşil hayat bulamacını izliyoruz her gün. Ortalığı pop götürüyor!
Herkes eteğindekileri döküyor artık. Tanışıyoruz, yabancılaşarak.
Güdük ve hödük yaşam biçimleri, Türk toplumunun derin uyku duvarlarının yıkılacağı günlere dek baş tacı edilecek.
Böyle bir çağda, arı ve duru kalabilip, herkes için imkânsızı başaranlar, herkesin kolayca yaptığını yapmak istemedikleri için, suskunluk büyüyecek, ortalık iyice sessizleşecek bir süre. Birçoğu düzenin dümen suyuna kapılıp gittiler. Nice dostlarımızı, arkadaşlarımızı, sevgilerimizi, sanatçılarımızı yitirdik. Şaşırmayı çoktan unuttuk. Gidenlere ağıt günleri de bitti.
Bu poptan hayatın kıvrak nağmeleriyle elma şekeri satıp, göbek atarak, kalça kıvırtan, gerdan kıranlardan geriye kaç kişi kaldıysa, kafa karışıklıklarınızı cüzdanlarınızın fermuarlı gözüne, arabalarınızın bagajlarına hapsedip, haydi artık!
Üzerimize çöken bu kara bulutu, aradan sızan sahte neonların cazibesine kapılarak dağıtamayız.
Bir süre sonra hiç soluk alamayacağınız, daralan koridorlarınızdan çıkın.
Anayasadan, demokrasiden söz eden Amerikalıların soykırıma uğratıp, çanak-çömlek satıcıları haline getirdikleri kızılderililerde, anne, yavrusuna doğurduğu andaki ilk gördüğü şeyin adını verir. "Beyaz Bulut", "Sarı Çiçek", "Oturan Boğa". Türkiye'de insanlar, televizyonu açtıklarında karşılarına ilk çıkan yeni popçunun adını veriyorlarmış. Bizim yerlilerde durum bompop.
Işık ve sevgiyle…