Nisan Şakası

Sabah başımı çıkardım yorgandan… Tek gözle şöyle bir süzdüm odamı…

Faltaşı gibi açıldı gözlerim!… Kara kara bişeyler dökülmüştü her yana… Yatağımın kenarlarında, masamda, koltuklarda, raflarda, orda-burda… Avizede hatta!… Açılmış hamurlar gibi siyah birşeyler asılmıştı her yana…

Şaşkınlık… Olursa bu kadar olur!… Fırladım yataktan… Birinin yakınına gittim… Dokundum ürkekçe.

Evet… "Siyah hamur" gibi bişeydi bunlar… Pırıltılı yılbaşı kartları gibi birşeyler yazıyordu üzerinde… Yaklaştım… Okudum;

"Hasret…" Ötekini okudum; "Ayrılık…" Ötekini; "Yalnızlık…" Ötekini; "Sevda…", "Sıkıntı…", "Düşünce…"

Her siyahlığın üzerinde birşeyler yazıyordu… "Gözyaşı…" "İstek…"

Ve bir kutu duruyordu masanın üzerinde yuvarlak, kadife kaplı… Kalın yeşil fiyonklu bir şapka kutusu… Kocaman… Ve kapağı kaykık öylece durmakta… İçi boş…

Tek-tek toplamaya başladım yuvarlak siyahlıkları…

Yumuşak… Hamur gibi…

Ve hayret!. Hep kutu kadar çapları…

Hepsini topladım… Kutuya yerleştirdim bir bir…

Kapattım kapağı… Kurdelenin son düğümünü atıyordum…

Kapı açıldı birden…

Rüzgarlı bir güneş girdi içeriye…

Sen geldin…

Gözlerinde anlaşılmaz bir buzul maviliği var…

Senin güneşin bile eritemiyor onları…

Bakma kutuplardan…

Ve şu kutuyu al…

Sana en son hediyem…

 

Hasretlerimi, ayrılıklarımı, yalnızlıklarımı, sevdalarımı, sıkıntılarımı, düşüncelerimi, gözyaşlarımı, isteklerimi veriyorum…

Korkma!… İçeri gir…

Al şu hediyeyi…

NİSAN BİİİR!…

 

Bugün Nisan'ın biri…

Ve korkma…

Şakalar değiştirmiyor gerçekleri…

İlhan İrem Official Web