Nerdesiniz?
Karanlıkları dölleyen en büyük sorunlarımızdan biri, insanlık değerlerini, kişiliklerini, onur, doğruluk, dürüstlük, sevgi kavramlarını, duygu ve duyarlığını çoktan yitirmiş birilerinden insan davranışları beklememiz.
Birileri ayda bir büyükçe bir masanın etrafına oturuyor; "Sorunlar, bunlar bunlar… Birlikte bir karar alıp çözümleyelim," diyorlar… Konuşuyorlar, imzalıyorlar, gidiyorlar…
Oysa o masada iki kişi… Ve onların karasularında asalak yaşayan öyle birileri var ki, onların beyinleri, onların yaşam biçimleri olan, bizim riyakârlık, yalancılık, sahtekârlık dediğimiz başka türlü bir sistem içinde çalışıyor. Türklüklerini ve Müslümanlıklarını geçtik, çıplak insan olarak bile, duygu ve sevgi dünyasında hoşgörülü bir köşeye koyamadığımız bu yaratıkların, bizim gerçekliğimizde sözleri ve imzaları geçerli değildir. Çünkü onlar sadece konuşurlar… Kâinatın bir köşesiyle özdeş, karbon atomlarından oluşan vücutlarının kapladığı yüzölçümden, hiçbir doğru insanlık terazisinde sorumlu değildirler.
Hayvani güdülerle, içlerinden fışkıran rasgele bir çıkar karanlığının kuyusunda yaşarlar.
Tek değerleri olan mertebelerin arkasına gizlenip, insanları tapınılan sözlere hapsetmeye çalışarak, hayata benzemeyen başka türlü bir kara/yeşil sıvının içersinde yaşantılarını sürdürürler.
İnsanımız yıllardır aymazlığın sonsuz cömertliğiyle, bu gibilere koyunsu oylarını vermeye devam eder…
Ve onlar, bu tepkisiz sürüyü her şekilde kandırmanın rehavetli küstahlığında, şimdi çok tehlikeli bir oyun oynuyorlar.
Karşılarındaki yeşillikler, din tezgâhlarının türbe yeşilliği değil! Dolar yeşili hiç değil!
Hâlâ umutlarımı yitirmediğim (!) bu devasa sessiz yığınlar bir yana, insan gibi olanlar bezginlik sahillerine kaçtığı için, Atatürk'ü, Cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, çağdaş hayatı korumak, sonradan demokrasi adına suçlanabilecek birilerine kalıyor!
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, İHD, ADD, çevreciler, TEMA… Ve diğer aydınlık işçileri… Bu bir avuç güzel insanların ötesinde kalanlar, nerdesiniz?
Elli yıldan beri umarsız bir hastalık gibi, yanlış insanların peşinde koşan Türk insanı, NERDESINİZ? Bu kadar mı duyarsız, sağır, körsünüz… Size "gelecek" diye sundukları şaibeli nişastanın, yalnızca onların doymak bilmez kazanç bebeklerini büyüttüğünün farkında değil misiniz?
Oysa bu sırtlanları, başka korumaların çocuksu acizliğine düşmeden, bir seçimde başınızdan atabilseniz.
Ah! Bilseniz, ne kadar güzel, aydınlık günlerle buluşabilirsiniz.
Ama siz, imzaları bile geçersiz, insanlık değerlerini tümden yitirmiş dansözlerin peşinde raksetmek istiyorsanız…
-Ki kamuoyu yoklamaları öyle gösteriyor.-O zaman size üç vakitte bir kısmet var! Hanenize ay-yıldız doğacak.
Yeni bir tatil günü kazanmak, yine figüran olacağınız belgeseller seyretmek istemiyorsanız, saat yirmibirde çıkmaya üşendiğiniz balkonunuza, pencerenize çıkıp, yarın sabah dünyaya bambaşka bir "günaydın" deyin.
Işık ve sevgiyle…