Nanik!

Konuşmacı yerinden kalktı… Çatılmış kaşlarıyla etrafı süzdü… Herkes kızgındı… Çok kızgın… Kendini tutamadı güldü… Gülmekten çok (pıh ! ) diye bi sesti bu… Ayağına bi tekme yedi, hemen yine ciddileşti… Sahte ciddiyetini yüzüne sıkıştırdı, kürsüye doğru yürüdü…

Yürürken düşünüyordu…

«Ne işim var benim bu dumanlar… Bu kızgın adamlar arasında?.. Şöyle bi tatilde olsam şimdi… Masmavi bir deniz… Tatlı bir imbat… Çiçek kokularıyla havalanmış balkonumda, otuzbeş derece sıcakta, kırk beş derece rakımı yuvarlasam çipura yiyerek…

Sonra arasıra tekneye binsem… Nefis bir mavi yolculuğa çıksam… Ankara'dan, İstanbul'dan, Bursa'dan, sisten, dumandan, kazılmış yollardan yağmurdan, çamurdan arınsa herşey…

Masmavi bir körfezde ışıldayan sulara bırakıversem kendimi… 

Bağırsam yüzerken:

«YAŞAMAK…» «YAŞAMAK!…» İŞTE BU….

Sesim yankılansa… Eteklerinde suların çırpındığı kayalıklara çarpıp dönse geriye… (Bu kürsü de ne uzak bugün….)

Sonra… Sonraaa… Sulardan daha berrak gökyüzüne bakıp ve de kıblemi Ankara yapıp bir «nanik» yapsam…»

Konuşmacı kürsüye vardı… Biraz önce ayağa kalkarken çatılan kaşları düşündükçe düştü aşağıya… Mikrofonu düzeltti… Öksürdü iki kez…

Basın, muhalefet herkes kızgın bakışlarla birşeyler söylemesini bekliyordu…

İlk ve tek cümlesini söyledi;

– «Arkadaşlar… yaptığımız incelemeler sonucu Gökova'ya termik santral yapılmasında bir sakınca yoktur… »

Sonra kendine sinirle bakanlara sırıttı… Sağ elinin başparmağını burnuna dayadı… Gözlerini şaşılaştırıp «nanik» yapmaya başladı herkes…

Ortalık birbirine karıştı… Kargaşalıkta son kez gördüğüm de o hala şaşı gözlerle nanik yapıyordu… İçi başka-dışı başka söyleyenler.

İlhan İrem Official Web