Nail Dede

Siz Nail dedeyi tanımazsınız… Ben de tanımazdım… Geçen gün bir rastlantıda beraberdik…

Bebek sırtlarında telefon edecek bir yer ararken rastlaştık…

Çocuk şarkıları gibi bir dükkanı var Nail dedenin… Karışık bir yerde… Karışık bir dükkan… Herkes bulamaz…

Ben aranırken sırıttı kapıdan… Altın dişleri göründü sakallarından… Bulutlarda güneş gibi…

"Bende telefon var" dedi…

Girdim… Kargaşalık arasında arandım… "İşte orda" dedi… Kırmızı… Minicik… Şekerlik gibi… Açtım… Ses yok!.. Açtım… Kapattım… Tıktıkladım… Ses yok… Teline uzandım, elimde kaldı… Oyuncakmış…

Bir soru öncesi bakışı fırlattım…

Gülüyordu…

"Nasıl?" dedi… "Gerçek gibi değil mi?"

"Evet" dedim… "Marifet" anlamında…

"Ben" dedi "Oyuncakçı Nail"… "Nail dede derler bana"… "Ama beni senin baban tanır… Şimdilerde oğlumu tanıyor herkes…"

"Acelem var… Gerçek telefon yok mu?" dedim…

"Vaaar" dedi… "Kesik…"

"Acelem var" dedim. "Saat kaç?"

"On iki"

"Amaaan geç kaldım!.."

"korkma" dedi "Çalışmaz bu saat… Günde iki defa doğru zamanı gösterir… Ben bakmasam da … Mezar taşlarındaki parantezin iki kanadı gibi…

Güldü filozofça…

"Çattık" dedim içimden…

"Dede ne saatin var ne telefonun… Hadi bana eyvallah" dedim…

"N'apayım" dedi… ben saate yılda bir kez bakarım…

Durdum… "Neden" Diyerek katıldım bu saçma söyleşiye…

"Çünkü her yıl bir kez oğlum gelir oyuncak alır benden… Çocuklara dağıtır. Biz yaşlandık artık… Herkes onu tanıyor… "Geçen gün geldi, son oyunçakları aldı… Bekle birazdan gelecek, para getirecek… Bugün açtırırım telefonu… Herkes tanır onu… Sende tanırsın…

"Senin oğlun kim?.." Dedim…

Sevecenliği uzaklaştı… Usulca kasıldı… Konuştu;

"Noel baba."

İlhan İrem Official Web