Mor
Gün gelir,
Elbiselerini asmaya bile vakit bulamadan
terkedersin odayı
Sıvalar arasından…
Gün gelir,
Enerjin bambaşka bir yolculukta
Unutur benliğini…
Tüm amacı sürdürmektir senliğini…
Gün gelir,
seni bulurlar sensiz…
Ve yas tutarlar boş bir kabuk için…
Açılar içinde bakmaktan üçgen kesmiş bebekler,
Yaşlanır…yuvarlanır yeniden…
Ve kristal renkleri aşarsın
Gün gelir…
Gün gelir,
Gelecek bir gün kalmaz artık…
Einstein güler uzayın bir yerinden…
Çıkarıp atarsın saati kolundan,
Tutup boşluğa savurursun
Duvardakileri…
Zamanlara sinekler üşüşür…
Ve,seni anlamaları insanların
Beklenti senfonisine dönüşür…
"Zamansızlık" dersin
Zamanlarına sıkışıp kalmış
Doktor Jeykıl'lara…
Anlatırsın…
Kırıp da zincirleri uzaklardan seslenmenin
Hiç de kötü birşey olmadığını…
Anlamazlar ki…
Anlayanlar da olur…
Balları taşmış incirlerdir onlar…
Zevk verirler yaşamına…
Zaman yok ama…
Yine birgün gelir,
Yenir o güzelim incirler…
Ve kesilir sıcaklıkların serin gölgesi…
Ve dostum…Gün gelir,
Duyulur yalnızlığın kesilmeyen sesi…
Dal sandıkların kapanır birer birer…
Karanlıklarda kalır
İnsanlara düzgün çeyizler…
Tıkırtılar duyarsın…
Anahtar sesleri… Paslı
Yeni bir hoşgeldin gülü açar
Kaburgalarının arkasında…
Isınmaya başlar yosunların…
"Ce" dersin sokaklara…
A… aa… Herkes gülüyor…
Meraba… Meraba…
İşte bakın, neler dokudum
Halis Bursa ipeğinden…
İpekçi'yim ben….
Selamları var size
Üçüncü ve dördüncü boyutların…
Yorgun ve tozlu olabilirim…
İdare edin…
Ama üzerimdedir pırıltıları
Işık yıllarının…
Zamansızlığın yuvarlacık gizeminde
Gördüm asıl benliğimi…
Artık sonsuz bir yoldan buraya
Ve buradan sonsuz bir yola
Ben varım…
Ve etrafımda yolda rastladıklarım…
Diyebilirim ki;
"Siz anlaşmazlıklarınızı
yollarda bırakamadığınız için
anlaşamıyorsunuz benimle…
Birbirinizle…"
Size bir yol görünüyor desem,
Çıkmazsınız…
Ama bir yol var hepinize…
Yanıma gelmeniz için buradayım…
Lakin ne uzun yol…
Değil mi efendim?..
Siz yine küçük ve kısalıklarda eriyin
Büyütmek için boklarınızı…
İnanın tanıyorum çoklarınızı…
Yolculuktan tanışmıyoruz fakat…
Gitmeden önce…
Ve geldikten sonra gördüm…
Hala buradasınız…
Yalnızca işler yolunda…
Ve denk yaptığınız çocuklarınız…
Bir örnek gül sepeti yapmışsınız
Çocuklarınızı da…
Ne değişik renkler,
Ne başka kokular herbirinde…
Siz bilmezsiniz…
Arılar çiçek sever,
Bal yaparlar…
Ayılar yer yalnızca…
Bir de taş atarlar
Postu deldirene kadar…
Burada bir sır var…
Onu halledin bari…
Arılar mı,Ayılar mı,
Avcılar mı haklı?
Ve yaşam kimin için var?…
Kimi çok sever…
Kimi nefret eder…
Siz ne dersiniz?..
Dünyayı aşureye benzetsem!..
-"Yeni birşey söyle…"
-"Daha eskileri anlamadınız ki…"
-"Sen çok oluyorsun ama…"
Bakın şimdi,
Çokluk ve azlık…
Güzellik,delilik değişir bunlar…
Size göre çok olabilirim
Bana göre az…
Unutmayın;
Burası kutuplara göre yaz…
Numaralayıp resmimi…
Koyun arşivinize…
Ama tozlanmasın…
Arada bir bakın gözlerime…
Orada size açılan pencereler var…
Çözülmeyen sırlardan…
Spatyomun son kademesi…
Anılardan-yarınlardan…
Çoook geç olacak sizin için…
Ama ben gülerek;
"Hayret erken oldu" diyeceğim…
Bi yerlerden…
Gün gelecek anlayacaksınız,
Gidip-gidip geldiğimi
Nerelerden…
Sizin için yaptığım
Köprülerden de geçeceksiniz belki…
Bir yaşamlık emek…
Ve zamansızlık içinde…
İsterseniz "Köprüler Yaptırdım" türküsünü söyleyin…
Varsın olsun..
Siz geçin de,
Varın öteye…
Hele bir de bulursanız
Mor koridorumun ucunu…
O zaman paylaşmaya hazırım sizinle,
Herşeyi gören sihirli yatağımın
Sıcacık başucunu…
Ne güzel!..
Birlikte seyrederiz…
Geçmiş – gelecek…
Günleri – geceleri…
Düşünce hızında gider geliriz
Aşılmaz yolları…
Ben susarım… Siz söylersiniz,
Evrensel bir koro
Çınlatır gökyüzünü;
"Düşlerin filizlendiği özgürlüklerde
Açılırmış gerçeğin kolları…"
Burası hedeftir artık…
Yön de yoktur bu yüzden…
Ateşten bir top yapıp yakarız,
Önleri – arkaları…
Sağları – solları…
Top içinde tüfek olmaz…
Bırakıp da anlamsız yarışı
Kurarız caanım efendim,
Kurarız barışı…….