YADİGAR DEVRİMİ
Melih Kibar on sekiz yıllık sessizliğini bozdu ve "Yadigar" adlı albümüyle piyasaya bir girdi tam girdi.
Candan Erçetin, Yaşar, Yeşim Salkım, Demet Sağıroğlu, Emre Altuğ ve Sibel Gürsoy'un, Kibar'ın Çiğdem Talu İle birlikte yaptığı şarkıları yorumladığı ayrıca "Hababam Sınıfı" dahil yedi enstrümantal parçanın bulunduğu albüm, çok satanların başında bulunuyor. Kibar'la "Yadigar devrimi" dediği bu çalışma üstüne konuştuk.
-"Yadigar" albümünü yapma fikri nereden çıktı? Niye yeni Melih Kibar besteleri değil de eski parçalarınızın yeniden yorumlanmasını istediniz?
-"Yadigar" benim 25 yıllık çalışmalarımı özetliyor. Bir nostalji albümü değil. Zaten öyle düşünseydik eskiden söyleyenler olurdu. Yeniden onlarla çalışmak istemedim. Aramızın bozuk olmasından falan değil tabii ki, zamanında Erol Evgin, Zerrin Özer, Çoşkun Demir misyonlarını çok iyi gerçekleştirdiler. Şimdi yani 25 yıl sonra şarkılarımı bugünün sound'uyla gençlere sunmak istedim. Önce double CD olarak düşündüm. Birinde enstrümantaller diğerinde ise sözlüler olacaktı. Fakat bu kararı aldığımızda dolar 680 bin lira, albüm bittiğinde ise 1 milyon 400 bin liraydı. Bu nedenle altı enstrümantal altı sözlü olmak üzere harmanlamak zorunda kaldık. Çiğdem Talu'yla birlikte yaptığımız 106 tane bir numara olmuş şarkı var. Bunların hepsini değerlendirecek olursak, "Yadigar 10"a kadar gelebiliriz. Zaten ikincisi şu an hazır bekliyor. Meğerse bu albümün Türkiye'de uyandırdığı ilgi iyice sömürüldükten sonra öbürü çıkartırılmış. Öyle diyorlar. 18 senedir bunların dışında olduğum için bilmiyordum. Özetle "Yadigar", Çiğdem Talu Melih Kibar çalışmalarının bugünün gençliğine ulaşmasını amaçlayan bir albüm oldu.
-Bu albüm yeniden piyasaya çıkmanıza sebep oluyor. Niye bunca yıl uzak kaldınız?
-1983'te, Çiğdem Talu'nun vefatından sonra, onun gibi bir söz yazarı bulamadım. Ayrıca Türkiye'de perde arkasındaki adam için, müzikle uğraşıp aç kalmak tehlikesi de var. Bunlardan dolayı mağrama girdim ve reklam müzikleri yaptım. Yaklaşık 800 tane reklam müziği besteledim. Piyasada kalıp şarkıcı demeye bin şahit gereken şarkıcı arkadaşlara beste satabilmeye mahkum kalmak da vardı. Bunu yapmakla vücudumu satmak arasında hiçbir fark yoktu benim için.
-Peki pop müzik değişirken sizin de ayak uyduramadığınız noktalar oldu mu?
-Hayır. Olmamak zorundaydı. Çünkü reklam müziği güncel bir şeydir. Kendinizi yenilemeniz gerekir. Bu mecburiyet bana 18 yıllık müthiş bir laboratuar çalışması kazandırdı. Eskiden orkestrasyonlarım bana ait değildi. Genelde rahmetli Onno Tunç ve Esin Engin ile çalışırdık. Ben tarif edebildiğim, onlar da algılayabildikleri kadarıyla yapılırdı şarkılar. Şimdi "Yadigar"ın her şeyinden ben sorumluyum.
İnsanlar şarkıları duyduklarında Yaşar'ın veya Candan Erçetin'in yeni albümünün çıktığını sanıyorlarmış. Seçtiğiniz isimler şarkıları ne kadar farklı kıldı? Veya siz ne kadar kendilerini katmalarını istediniz?
Tamamen onların yorumlarına bıraktım. Albümdeki tüm isimler ilk seçimlerimdir. Bu şarkıyı söyler misin, dediğim kişiler yok öbürünü söylemek isterim, diye bir tepki de vermediler. Onlar da neden kendilerini seçtiğimi merak ettiler. Şöyle açıklayayım: Benim sesim yok. Ben olsaydım bunu şunun gibi söylemek isterdim, düşüncesinden yola çıktım. Candan Erçetin zaten benim talebemdir. "Halley" zamanında ilk kez benle çıktı. Yaşar da çok inandığım bir yorumcuydu. Yaşar'ın stüdyoda bir söyleyişi var, hayatım boyunca gözümün önünden gitmeyecek sahneden biridir. Enstrümantal şarkıların ilgi görmesi çok hoşuma gitti. Rıfat Ilgaz'ın oğlu Aydın Ilgaz beni aradı. Tüm Beyoğlu "Habamam Sınıfı"nın müziği ile inlediği için, "Babamın tekrar ölümsüzlüğüne katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim" dedi. Albüm satıyor. Türkiye'de kalitenin yeniden kazandığını görmenin dayanılmaz hafifliği içindeyim.
-Albümden oldukça memnunsunuz. Daha önce böyle genç müzisyenlerle farklı projeler düşünmemiş miydiniz?
-1986'da Eurovision Şarkı Yarışması'nda Klips ve Onlar'ın benim bestemle ilk ona girmesi büyük başarıydı. Ben milli kahraman gibi karşılandım. Hep gençlere inanmışımdır. Hiç bilinmeyen isimlerle yola çıktım. Fakat Klips ve Onlar yarışmadan sonra dağılmaya, iki ayrı grup olarak devam etmeye karar verdi. Oysa tüm plak şirketleri peşlerinden koşuyuyordu. Bir şey olmadan şımarmak diye bir olay vardır. Gençlerden uzak durmamın sebeplerinden biri de budur. Ürküttüler beni.
-Geçmişte yapıp da pişman olduğunuz bir şey oldu mu? Ya da tepki aldığınız bir çalışma yaptınız mı?
-Hayır olmadı. Sadece birkaç eski orkestrasyonumu ilkel bulurum. "Yadigar" bana sorumluluklar yüklüyor. Bundan sonraki en az bunun kadar iyi olmak zorunda. İnsanları merak ettirmek, sürüklemek kolay değil. Türkiye pop müziğinde sürekli takipçisi olan az isim vardır. Şimdilerde Teoman, Sertab, Çelik; eskilerden de Erol Evgin ve İlhan İrem bazı örneklerdir.
-Siz İlhan İrem ile de çalıştınız. Onun kariyerini nasıl buluyorsunuz? Sanki kendini biraz geride tutuyor…
-"Pencere", "Köprü, "Ötesi" diye üç albüm yapmıştı. "Pencere" ve "Köprü"de beraber çalıştık. Bence İlhan İrem yüzde yüz daha farklı bir yerde olurdu. Bugünün kaliteli müziğini yıllar evvel yaptı. İlhan'ın kendisiyle ilgili yönleri onu olması gereken yerden uzaklaştırdı. Basınla ve hayatla olan ilişkilerini çok iyi düzenleyemedi. Bana bir yerde oyalanıyor gibi geliyor.
Röportaj: Efkan Kula