Küf

Çeyrek yüzyıl önce çıktı kanatlarım

Nurlu kapılar ardında titriyorum.

Gece uçurumlarında ışıklar…

Hangisine uçayım ?

Yıldızlar dökülüyor şeffaflığımdan

Gümüşi bir iz bırakmak için kabeye,

                                     dönüyorum.

Kara bir taşı öpüp boşluklarda,

Aynalarda şeytan taşlıyorum.

Kahkahalarında boğaz bahçelerinin,

Derya reislerinin gece lüküslerinde

Beyhude can vermişler hep.

Artık tutuşmadan yanacağız terennümlerde

Kasvetli anlamları delip bir yerinden

Mavi tohumlar saçacağız.

 

Sevgilim, gölgelerinde debelenmiş aydınlığın,

Şen hayatların.

Yanlış bedeller ödemiş hovardaca.

 

Sabahakarşı salıncaklarında kutsal atlılar

Ve aynalarda tanıştığım başkaları

Beni sonsuzluğa karıştıran en eski ezgiyi

                                                söylüyorlar

 

Alçaktan uçanları vurarak, özgürlüğü anlatıyorlardı.

 

Şerefime sivri uçlu adalar fethetti

Paslı bir çivi çaktı yüreğine, beni terketti.

Güzel olmayan güzel, albenili bir cin,

En çılgın anısıydı seyahatimin.

 

Sihirli ülkelerin o cömert sultanı,

Avarakasnak yürüme şeritlerinde

                        kendince muhteşem bir hayat sundu,

 

Gitti !

 

Yosunlu denizlerin karanlık ışıkları

Güzellikten bihaber güzellik aşıkları.

Aşık olduk yalancıktan, seviştik…

 

İndir peçeni aşağı !

Yeryüzü mü küçülüyor, uzaklaşan kuşlar mı ?

 

Çok uzaklardan geldim sahillerine

Hışırdayan dallar, dalgalar, kumlara uyandım.

Belirsiz bir boyutta, habersiz olanlardan

Çırılçıplak karşıladın beni.

Yalnızdın, yalnızdım.

 

Bu gökkuşağı nerelere uzanır,

Kimler geçer altından.

Bizim mi bu yeni hayat ?

Kimler çekiştirecek tekrar ?

 

Bu gökkuşağı nerelere uzanıyor,

Kimler geçer altından.

Yağmurlardan başka kimse,

Dokunmayacak mı tenine ?

O eski korkularda yüzecek miyiz ?

Gezecek miyiz bakir sahillerde ?

Biz, çırılçıplak…

Keşfedilmemiş bir aşkın arifesinde.

 

Uzaklardan bir gemi geçer,

Işıkları yanar yalanlara.

Kendince bir rota çizer / gömülür dalgalara.

 

Ölüler toplarız sulardan eski alışkanlıklarımızla.

 

Sonra sessizlik.

Bir ateş yakarım,

                    ısınırız çağlardan habersiz.

 

Sevişiriz

Yeniden mavileşir dünya.

Biz, iki huzurlu melek

Uyuruz.

 

Göksel bir rehber yanında

Köpüklü, yeniden başlangıç sahillerine savrulmuşsun

                                                       sevdaların.

 

Eteklerinde bir yığın ölü yosun,

Uyuyorsun.

 

Temizleyemezsin çürükleri

İş işten geçti.

Sonbaharsa sonbahardır

Beyazsa beyaz

Sarıysa sarı…

 

Başka bir zamanda

Başka bir mekanda

Başka bir mevsimde uyuyorsun.

 

UYAN !

Beklenti kırıntıları hissediyorum,

Doğruysa.

 

Kumlu bakışlarından bilinmedik yıldızlar saçılsın uzaya.

 

Tut ki, öldü herkes

Bırak, düşünme kayıpları

Kara peçelerle salyalanıp

Yuvarlansın köhne dünya.

 

Tut ki, dev bir yanardağ patladı,

Meçhul bir yıldız çarptı anılara.

Şuursuzluğun saçını çekti insanlar.

 

Küçücük bir kurtarılmış sevda kıyısında

Yeni güzellik türküleriyle uyuyorsun

 

Hayata dair menevişlerini hatırlıyorum.

Sonsuzluğu anlatan köpüklerde,

Sorulu noktacıklar.

 

Anılar, kıvılcımlar, güvercinler ve martılar öldü.

 

UYAN !

Umudum sönmeden karaltılarla

Al beni ateşler arasına,

Kavur.

 

Dünsüz gözleri yarına gülümseyen…

Bir bebek doğur.

 

Güle güle buruşturup attığım günler

İpi kopuk uçurtmalar, uçan balonlar.

Yırtılıp yokolan karşı sahil

Yaz düşleri, kavruk ağaçlar, sisler.

Kaybedilmiş hayatlar…

                          Güle güle!

 

Oysa, ne ipekler dokuduk

                           okşasınlar diye.

Havayi fişekler fırlattık,

Gülüştük gecelerce

Görmediler.

 

İşgal ettik tapınakları,

Çanlar çaldık

Duymadılar.

 

Küflenmiş sevgilere gecikmiş bir hava saldırısı.

Kaçacak, sığınacak, korunacak kimse yok !

Sevdalar, dostluklar, yeşiller bitti

 

Uzaklardayız.

İlhan İrem Official Web