Karanlık Yolcuları
"Fenerbahçe maçı kaybetmiş, taraftar üzgün, perişan bir halde stadı terk ederken siz çıkıp, 'en büyük Galatasaray' diyorsunuz!"
Bir zamanların Güngör'ün iç çamaşırlarından sorumlu belediye başkanı, bu hakkı nereden alıyorsa, "levanten" diye küçümsediği, dinini ön plana çıkarıp Türk saymadığı Chantal Zakari'nin Atatürk resmi göstermekten ibaret eylemi için yukarıdaki anlatımı kullanıyor.
Evrensel insaniyetten böylesine yoksun birileri, hangi sözde yüce rütbelere ulaşmışlar…
Ekran şovlarında tiril tiril bir hoşgörü edebiyatıyla yürek titreten bu vesikalı yobazlar, ayaküstü ahkâmlarda; "0 bizden biri değil, bu eylemi yapan Türk kızı olsaydı bu tepkiyi vermezdim. Ona Türk vatandaşlığı lütfetmişiz, haddini bilsin," diyebilecek kadar kafatasçı bir faşist şeriatçı boyutunda siyaset yaşamını günbegün ülkenin ışıklı geleceğinden çalarak tüketiyor. "Hoşgörü" demiştim…
Tümden karanlık geçmiş kamburluğuyla, ucuzlayan gündemin hafızasız toplumunda kahramancılık oynayıp, soyadını utandıran bir çirkin adamın Ceviz Kabuğu gecesine telefonla bağlanıp, Zakari konusunda; "Ayaküstü verilen demeçlerde maksadını aşabilen ifadeler olabilir," diyerek kendince uzlaşma balonları uçuran… Sunucunun dürtüklemesinde yalpalayarak, "Özür dilememi gerektiren bir olgu yok," kıvırtmasıyla, alıştığımız mertlik ötesi din bezirgânlarının ödlek ve dönek söylemleriyle örtüşen bir şeriatçı portresi…
Çağdaş teknolojinin yalan tanımaz ekranlarında "bir kısım medya" tarafından kaçınılmaz bir şekilde belgelenmiş hezeyanları, ertesi sabah daha karga bokunu yemeden -eldeki görüntülere karşın- inkâr edebilenlerin bu inanılmaz davranış sistemi iki şekilde değerlendirilebilir.
Ya bu adamlar ciddi yorumlarla değerlendirmeye değmeyecek şuursuz meczup takımı;
Ya da, bugüne dek onları yaya bırakmayan Türk halkını "ne verirsen yer" sürü olarak görme arsızlığındalar.
Kapıya gelen çatlak yumurtaya boş gözlerle bakan, beyni, yüreği, gözleri kahrolası bir dumura uğramış, çoğunluğu vurdumduymaz, kişisel menfaat düşkünü insanlardan oluşan, sözde demokratik bu yarı geçirgen toplum, onları kör gözüm parmağına sahtekârlıklarından ötürü utandırmadı hiç!
Işık hasretli azınlık çığlıklarının ötesindeki Türk halkı, bu karanlık yolcularını tuzbuz edecek bir şamar vuramadı henüz.
Beyhude çabalarla allanıp pullanarak tarihe geçirilmeye uğraşılan Çankaya'nın merhum şişmanının buyruğunda bireysel kazanmalara kilitlenmiş bu ölümcül sağırlık ve teslimiyet, kaçakçılara, soygunculara, yalancılara, sahte milliyetçilere, tanrıyla özgür insan arasında pis kokulu bir dışkı duvarı oluşturan din sömürücülerine yapay cesaretlerle bezenmiş, haddini bilmez bir yaşam küstahlığı veriyor.
Artık ciğerleri görünen doymak bilmez yalı ailelerinin, ortaçağdan kalma söylemlerle sizi koyun sürülerinden daha aşağılık boyutlarda kandırmaya yeltenen çıkar düşkünü fırıldak sahte hacı-hocaların ve köşebaşlarını tutma sevdasındaki güdük kompleksleri, cepleri, daha tepelerdeki sahtekârlarca kullanılıp atılmışlıktan öte hiçbir gücü ve sermayesi olmayan zavallı çete döküntülerinin peşinden koşmayı, özetle, doğruluğu, dürüstlüğü, güzelliği değil de şahsi çıkarlarının yörüngesinde gününü kurtarmaya çabalayan insan ziyanlıklarının peşinde koşmayı, senin sırtına ikbal tahtları kuran bu düzenbazları kurbanlarla, alkışlarla karşılayıp, "Türkiye seninle gurur duyuyor" teranelerinin anlamsız aptallığında bağrına basmayı daha ne kadar sürdüreceksin?
Öte yanda bütün ucuzlukların uzağında dönen, şimdilik yabancısı olduğun bambaşka bir dünya, eninde sonunda yaşayacağın güzeller güzeli bir hayat var.
Işık ve sevgiyle…