E=MC2
– YD: Yeşil'in alternatifi nedir ?
 
– İ.İREM: Çağımızın dünyasında bugün için Yeşil'in ve yeşil olmanın alternatifi yoktur.Tüm dünyada doğa yıkımı o boyutlara geldi ki yeşil olmak, bu karaltılardan sıyrılmayı istemek, insan olmakla eş anlamlı bence. Yeşil'in alternatifi siyahtır…Siyah, yani ölüm…Bugün dünyamızı, çevremizi kurtarmayı başarabilirsek, gelecekte Yeşil'in alternatifi sevginin rengi olacaktır, sevginin o alacalı eşsiz rengi. Bugün nasıl olduysa dünyadaki çok büyük bir çoğunluk sevginin renginden mahrum… Çevreye, insanlara, haklara ve özgürlüklere bu yüzden duyarsızız.
 
– YD: Yani Yeşil, sevginin rengi mi demek istiyorsunuz ?
 
– İ.İREM: Sevginin sonsuz renkleri vardır. Bu renkleri doğal bir armoni içinde taşımaktayız.Bu armoni bütünlüğü bozulmamalı. Yeşil de sevginin renklerinden birisidir.Ve doğaya yeşille simgelenmiş. Doğayı tüketmekle hayatımızı üzerine kurduğumuz en önemli rengi kazımaktayız geleceğimizden.
 
– YD: Ne yapmalı, ne yapıyorsunuz ?
 
– İ.İREM: Önce artık başka bir çağda yaşadığımızı anlamalıyız. Bu çağın getirdikleri var, götürdükleri var.Bu yeni çağ artık eski kof ilişkilerimizin, kalıplaşmış geleneklerimizin, sevgisizliğimizin, askerciliklerin bitmesini istiyor ve biz geleceğin sesine kulak vermediğimiz için bütün bunları bitirmek yerine, doğayı ve birbirimizi tüketiyoruz. Yaşadığımız çevreye ve kendimize saygımız olmadığı için,kazandığımız gündelik başarıların yanı sıra geleceğimizin yaşamını bugünden yitirdiğimizin farkında değiliz.Bugün ülkemizdeki Yeşiller Partisi'nin yaptığı gibi, konuyu belli bir boyuttan alıp ileriye götürmeye olanak yoktur. Çünkü artık önemini yitiren şu veya bu sebepten, toplumda bir yozlaşma kaygısı vardır. Acilen her şeye sıfırdan, alfabenin ilk harfinden başlamamız gerekmektedir.
 
– YD: Nedir o ilk harf ?
 
– İ.İREM: Bence öğrenilecek ilk şey sokakları kirletmemektir. Duvar kenarında ihtiyaç gideren toplumlara doğanın dengesini, dünyanın geleceğini, insanlığımızı ve çevremizi korumanın sorumluluğunu anlatmak zordur. İnsan olmanın sorumluluğunu hissedemiyorsak ve hisseden bir avuç insana hala aykırı gözüyle bakıyorsak, gidilecek çok yol var demektir.
 
– YD: Peki bu dünyanın bu uzun yolculuğunda yaşam sorumluluğunu ilk hisseden kişiler yeşiller mi sizce ?
 
– İ.İREM: Kesinlikle hayır. Geleceğin mutlu ya da daha mutsuz dünyasının onurla hatırlayacağı bir 68 kuşağı var. Onlar bence tehlikeyi ilk hissedenlerdi. Ama 68'lerin onca kavgasının bende bıraktığı tortu, onların pasifist olduğudur. Kanımca bu soyut ve ince tepkiyi zamanından önce sahnelediler. Savaş oyunları ile vakit geçiren tosuncukların gençliğin nahif felsefesini anlamaya ne beyinleri ne zamanları var. Yine de 68 kuşağı dünyanın gidişatına ilk onurlu uyarı levhasını koydu. Yeşil düşünce ise birbirine taban tabana zıt, birçok kutbun aynı sorunları yaşamaya başladıkları noktada buluşturucu olarak patlak verdi. Çoğunlukla ve sevecenlikle destek görmesinin sebebi budur. Görüntüsü ve tandansı ne olursa olsun, gerçek anlamda 'İnsanım' diyen herkes Yeşil'dir. Çünkü doğa avucumuzun içinden yok olup giderken, sağcı, solcu, ilerici, muhafazakar, liberal, sosyal demokrat, faşist ya da komünist ayrımı yapmıyor.

– YD: Yeşiller Partisi'nin politik yelpazede yeri nedir ?
 
– İ.İREM: Yeşil düşünce bütün düşünceleri kapsayan bir çatı olmalıdır. Zaten sorun da burada başlıyor. Bütün politikaların tükendiğini kabul edip, yeni bir insan ve onun geleceğini düşünmek devrimci bir yaklaşımdır. Birgün klişeleşmiş ilişkilerden ve gelenek haline getirilmiş idare tarzlarının musluklarından küplerini dolduran tutucular bu nedenle yeşil düşünceyi kolay kolay kabullenmek istemezler. Ama onların da atladığı şudur ki, (Yeşiller Partisi içinde de bu hataya düşenler var) yeşillerin amaçladığı politik bir gelecek değil, insanların evrensel geleceğidir. Politika insanlara bir şeyler anlatabilmek için yalnızca araç olarak kullanılmalıdır. Çünkü dünyada ve özellikle Türkiye'de insanlar maalesef bilim adamlarını ve sanatçıları değil, politikacıları dinliyorlar. Oysa politikacıların tükenmesi gibi, politikacılık mesleği de bitmiştir. Dünyanın geleceğinde kültürle, felsefe ile bütünleşmiş geçmişe, bugüne ve geleceğe göndermeler yapan sanatçılar söz sahibi olacaktır.
 
– YD: Öyleyse Yeşiller Partisi'ni ulaşılacak son nokta olarak görmüyor musunuz ?
 
– İ.İREM: Hayır, Yeşil düşünce kanayan yaraya ilk müdahaleyi yapmaya çalışan acil servistir.Hastayı yaşatabilirsek evrensel sevgi çağı başlayacaktır.
 
– YD: Bütün anlattıklarınızın gerçekleşmesi için zamanlama yapılabilir mi ?
 
– İ.İREM: Bütün bunlar için verebileceğim zaman, E=MC2'dir. Çünkü güzel gelecek, iyiye doğru yürüyüşümüzün hızı ile bağlantılı görece bir kavramdır. Bugün bir avuç insan umutlarını yitirmeden, kabeye yürüyen karıncalar misali ilerliyor. Böylesi çamur bir ortamda şahsen benim ve benim gibiler için umutların yitirilmemesi neredeyse ilahi bir destektir. Çünkü dediğim gibi, daha sokaklara işeniyor, uzun saçlı bir adam veya bir genç kız gece vakti tek başına bir semtten bir semte gitmeye korkuyor, insanlara işkence yapılıyor, kitaplar yakılıyor, sanattan, sanatçıdan, bilimden, düşünceden korkuluyor, insan hak ve özgürlükleri ihlal ediliyor, sömürgecilik, ırkçılık, emperyalizm hortlatılıyor. Bütün bunlara karşın ben umutluyum, çünkü çağların deli akışı tüm bu oluşumları öğüterek ilerleyecek. Ve en önemlisi 80'lerin gençliği kötülükleri düşünerek değil, yaşayarak öğrendi. Bence sizler de her şeye rağmen çevrenizdeki yozlaşmaya çöküşe bakarak umutlarınızı yitirmeyin, az bekleyin çok yakında boş dediğiniz gençlik sesini yükseltmeye başlayacak. Işık ve sevgiyle…
………
Röp. İsmail Uçkan / Yeşil Dünya Dergisi (Aralık 1989)

 

İlhan İrem Official Web