Dünya Sevgiyle Değişir…
Bir sabah günebakanlar teslim olur yerçekimine, yere bakmaya başlarlar… güneş yerine odana sisli soğuğu dolar şehrin… Bir sigara çekersin müzikli kutudan, Doktor Jivago karışır İpek yolu'nun müziğine… Dışarda kuşlar vardır… Kargalar, güvercinler, martılar… Ve uzaklarda kartallar…
Duyarsın seslerini…
Herkes duyamaz…
Sen duyumsarsın…
Hatta uzaklarda – yakınlarda su sesleri duyarsın… Dereler, dalgalar, çağlayanlar…
"Hiç kimse aynı derede iki kez yıkanamaz…"
Eski bir kıratın aynı dereye ön ayaklarını soktuğunu duyumsarsın… Peşinden de bir sürü ahmak… Eski oklar atılır… Cübbeler, bıyıklar, yeniden dökülür yollara… Eski hamamda eski taslar… Boğaz akıntısı gibi dolanıp durur, aklanamayan sularda pislikler…
Dışarısı karışıktır velhasıl…
Günün 06.42'sinde ekranda beklersin sabahın getirdiklerini…
Açarsın pencereni… Ya da bahçeye çıkarsın… Kalmışsa…
Bursa'da uğultulu uzaklar…
Bacalar tüter beyaz-beyaz…
Güneş dört mızrak boyu…
Sabah vardiyası işe gitmekte… topuklarının arkasına basarak…
Kara önlüklerinde buğulu bir umutta öğrenciler…
Kaç kişi uyanık…
Kaç kişi uykulu… Salla-parti…
Kaç kişi ağaç kesiyor düşlerinde…
Tutarsın kendini…
Ya da tutmazsın, bağırırsın;
"HOŞ GELDİN SABAH!…"
"DÜNYAAA!… SEVGİ NERDE!…"
Sen bağırdıkça, sihirli bir değnek uzanır gözlerinden… Dokunur sokaklara, insanlara… Ve sen bağırdıkça dolar güneş odana…
Böbürlen aydınlattın dünyayı…
Sayende gülüyor insanlar…
Sen istersen doğar güneş…
Sen gülersen güler insanlar…
Ve seversen parlar göz bebekleri…
Hatta komşusunun penceresindeki bezbebekler…
Zaten hayat dediğin ne ki?…
Senin değiştireceğin zahiri görüntüler…
İçerde ağlama!…
Dışarda dünya sevgiyle değişmeyi bekler…