Çağdaş Türk Müziğinin Gerçek Efsanesi
Mavi boyalı, çift pervaneli hantal teyyare, yükseklerde, başımızın üstünde hızla dönüyordu… Kanatlarında dökülmüş kırmızı boyalarla bi şeyler yazıyordu, "Türk müzik dünyası…"
Türk Hava Yolları'ndan bile bakımsız uçağıyla gecikmiş seferinde…
İçeri şöyle bi göz atalım…
En ön koltuklarda Türk sanat müziği sanatçıları, pilota en yakın, boşluğa nazır, torpilli koltuklar var ya… Orda işte… Hemen arka sıra türkücü ve arabeskçilerin… Ortalarda bir yerde bir-kaç piyanist şantör kanat gıcırtılarına ıslık çalıyorlar… Bunların arasına Türk hafif sanat müziği söyleyenler sıkışmış… Sıkışamıyacak kadar şişman! olanlar daha önde…. Arkalarda bir yerlerde "fabrikasyon Türk hafif müziği aranjmancıları" var… Hani şu ordan-burdan ve de uyduruktan şarkıları söyleyenler… Bunların arasında tek bir boşluk koltuk var… Süperstar işini uydurmuş, en önde pilotlarla uçuyor…
Daha da arkalarda yoldan dönenler var… Her devrin şarkıcısı olmanın yöntemini yanlış bilip, geçici rüzgarlara sürüklenenler yani… Bir pop… Bir arabesk… Tekrar pop… Çok sesli Türk müziği falan-filan… davadan döneni kimse vurmamış ama halk arka sıralara oturtmuş onları… Ancaaak, onlar kör uçuşta olduklarından görmüyorlar… Önde olduklarını sanıyorlar…
Bir de bu uçakta yerleri olmadığı halde ortalarda, koltuk aralarında gezinen, vücudlarını oraya-buraya sürten bağyan şarkıcılar var…
Ve halkın yüreğinde en önde, uçakta en arkada oturanlar var… Bu kirli hava içinde özgün, saygın ve kalıcı müzik yapmaya çalışan birkaç SANATÇI…
Haa! Uçuş ekibini saymayı unuttum…
Kaptan pilot televizyon…
İkinci kaptan radyo…
Hostesleriniz, basın, plakçı, konserci, gazinocu…
Bi de yer hostesları var… Kasetçiler, organizatörler, kap-kaççılar, korsanlar falan… Korsan diyorsam, yerlilere diş kirası kadarcık telif hakkı, yabancılara da ismail Hakkı ödeyen T.R.T. korsanların en başta geleni…
Bagaj bölümünde donmadan uçmaya çalışan rock gruplarını da sayarsak ekip tamamdır…
Birden pilot kabininde uçuş kulesinin uyarısı yankılandı… "Dikkat! Dikkat!.. Kayalıklara doğru yaklaşıyorsunuz… Bulutlardan çıkın!.. Yükselin! Yükselin!.."
Herkes duydu… Mikrofon açıktı…
Ve müthiş bir panik başladı…
– Düşeceğiz!..
– Mahvolduk!..
– Aman!..
– İmdat!..
İşin komiği, pilotlar doğru ve mutlu bir rotada gitmenin rehavetinde, herşeyden habersiz… Hostesler bu canhıraş feryatları dinlemekle, beğenmekle, göklere çıkarmakla meşgul…
Halbuki gidiş kayalıklara… Ve herşeye rağmen bağırmayan… Susan -şimdilik susan- birileri de var uçakta… "En arkada oturanlar…"
Derken bu en arkada oturanlardan birileri kalktı ayağa…
"Arkadaşlar" dediler "Bu gidiş gidiş değil… Atlayacağız…"
Birisi kaftanlı, uzun saçlı, aynalı kemerli… Tanırsınız… Diğeri kara-kuru serçe gibi bir şey… "Ben de bu uçakta kalamam…" dedi… "Boşluklara atlayacağım…"
Birisi anlaşılmayan karışık şeyler mırıldanıyorydu… "Yöresel-evrensel… Uzay müziği… Kalıcılık…" Falan-filan… Üstüne üstlük, onun kulağına, pilotların da kafasına takılan küpesi vardı… O da atlamaya karar verdi…
Üç ihtiyar delikanlı elele "Peki peki anladık" dediler, geldiler kapının önüne…
Biri "Bedava yaşıyoruz" dedi… Öteki "Leylim-ley…" Çıkış kapısının önü kalabalıklaşıyordu…
Derken bir arabeskçi kalktı ayağa, "haklısınız çocuklar" dedi, ne böyle müzik olur… Ne böyle uçak… Birleşelim atalım kendimizi boşluğa… Boşluk dediğimiz bu teyyareden daha dolu… Batsın bu dünya!..
Şişman bir Türk müziği sanatçısı, "Türk müziği böyle müzelik oluyor, çokseslendirmeli" dedi… Çokseslendirmeli ama, bunu da geçici bir moda sanan sinekler üşüştü başımıza… Ben de atlayacağım… Ordan büyükçe bir paraşüt verin… Bir türkücü, "Sarışınsın" "masmavi" diye diye farkında olmadan yaklaştı kapıya…
Hosteslerden bazıları bu sanatçıların yanına geldiler… Bagajdaki rockçılar ve özgün müzik yapan genç gruplar da bir yolunu bulup geldiler çıkış kapısına…
Ve birden hepsi atladılar boşluğa… Elele kenetlenip daire oldular…
Teyyarede kalan diğerleri ve süperstar deterjan reklamındaki gibi bakıyorlardı onlara…
Teyyare göremeyenlerle kayalıklara doğru gidiyordu…
Boşluğa atlayanların bıraktıkları dumanlarda "Çağdaş Türk müziği" yazdı… Onlar yere hiç inmedi… Ve o yazı kaldı…
Uçağın çakıldığı o tepeye şimdi "Çağdaş Türk müziği tepesi" deniliyor… Ve o gün – bugündür yoz müzik yapanlara tırmanıp – inme cezası veriliyor…