Bir Sanatçının Güncesinden

Karşı konulmaz bir içgüdüyle, kendimi bildiğim günden beri üretiyorum… Duyargalarım düşüncelerimin sonuna kadar açık… Hissediyorum

Günlerle, gecelerle yaşadıklarım doluyor gönül kuyuma… Onları düşlerimle harmanlayıp, kendimce şekiller veriyorum sonra…

Ben sanatçıyım… Çok doğal ki, daha derinden duyumsuyorum olup biteni… Gülüşlerim daha bir gülüş…

Ve kederlerim daha derinden yaralıyor gibi…

Kendimden çok başkaları için üzülmek… Elimde olmadan…

Duyarlıyım… Dışarıdaki duyarsızların cenderesinde soluklayamıyorum kendi güzel hayatımı zaman zaman…

Aldırmasam… Ah, bir aldırmasam…

Sanatçı olur muydum o zaman?

Penceremden baktığımda,

güzel bir hayat,

güzel insanlar görmek istiyorum…

Duygusuz yığınların gelgitinde, şarkılarıma taşıdığım güzellikler hep hayal gücümde…

İncecik kıvrımlı, zarif, duygulu gülücükler içinde,

cennet bahçelerinde gezdirmek istiyorum insanları…

Oysa, düşüncelerimin bir adım ötesinde hep aynı itiş kakış…

Kalın bir pislik içinde, kıran kırana geriye gidiyor Türkiye…

Birkaçı hariç, bütün sevgilerim, dostlarım ve sanatlarına defalarca şapka çıkartılacak insanlar, sonsuz bir aymazlık, teslimiyet ve uzlaşma içinde…

Evrimleşip Süperegoizm'e dönüşen bilinçsiz yaratık, dağlardan şehirlere indiğinde, güzele inancın gülen gözleriyle onu eğitmek varken, teslim oldu herkes, sırf daha kalabalık daha büyük diye…

O yaratık şimdi sokaklara tükürüyor, işiyor, asırlık ağaçların köküne kibrit suyu döküp, siteler yapıyor boğaza nazır tepelere…

yetkisini kullanıp kendine çıkarlar sağlıyor başka tepelerde…

İnançlarını, sevgilerini, inceliklerini yitirmiş bir kitle dönüp duruyor belirsizliklerde…

O yaratık kollarını uzatıyor sokaklardan, kanallardan haberlerden…

Harmanlanıp, dünya güzeli düşüncelerime karışıyor hatta…

Sonuç değişmiyor… Şarkılarım hep umutlu nasılsa…

Bir türlü beni kendine benzetemedi kaos…

Geleceğin evrensel insanı olabilmenin sermayesi tükendi neredeyse…

Bu etabı kaybetti Türkiye…

Yalnızca birkaç sanatçı, birkaç yazar… Gerisi yok…

Yaratığın kollarındalar…

Başka tarafta, başka çıkışlar var mı? Bilemem…

Ama, son bir makas kaldı bulunduğumuz koridorda …

Ya uzakta ışık görünen bir korku tüneli…

Ya da benim dinlemeyeceğim bir şarkı bu;

"Geceler yarim oldu…"

Kendimi, bu duyarsız, aldırmaz, zarafetini yitirmiş pis sürünün parçası olarak görmüyorum.

Düşüncelerimin yanı sıra, sokaklarımda, ilişkilerimde, beynimin kıvrımlarında yıldızlaşacak pırıltılar, o ışıkları paylaşacak -hiç değilse çağdaş olmaya niyetli- insanlar bulmak istiyorum…

Bu, bütün çağrılarımın en sonuncusu olabilir kısacası…

Uzaklaşabiliriz eni konu…

Işık ve Sevgiyle…

İlhan İrem Official Web