Beyhude
Tarih, 19 Mayıs 1997. Cumhuriyet Türkiye'si… Konya'da, Aksaray'da ve daha birçok yörede tesettürlü öğrenciler, tekbir sesleriyle, sloganlar atarak gençlik ve spor bayramını şenlendiriyorlar! "Türkiiye bizimle guurur duyuyorr!" Evet! Türkiye'den ne anladığınıza bağlı! Kalpaklı, yiğit kuvvacıların tanrısal bir inançla kurdukları aydınlık ve özgür Cumhuriyet semalarını değil de, yetmiş yıllık taviz yatırımlarının faili meçhul sermayeleriyle holdingleşip, azgınlaşan, beyni sarıklı din sömürücülerinin şeriat hukuku, İslam cumhuriyeti hayallerini Türkiye'nin kaçınılmaz gerçeği ve geleceği sanıyorsanız, Arap sabunu ile yıkanmış beyinlerinizle bağırın;
"Türkiiye bizimle guurur duyuyorr!"
Oysa dünya, sizi yörüngelerine esir eden, yalancılığı tescillenmiş bir sahte hacı ile menfaatlerine kilitlenmiş bir zavallının çok ötesinde, ışıltılı, evrensel anlamlarla dönüyor.
Fırıldakların ve karanlık tacirlerinin körpe beyinlerinize salgıladığının çok uzağında, bambaşka, aydınlık bir hayat var! Keşke o yüce kitabı,
Arapça ezberlerin ve safsataların yosunlu kasvetinden arındırıp, kâinatsal bir gülücükle kavrayabilseydiniz.
Kendinizi bugün yaşadığınız cihad türkülerinin kan kokan asık yüzlerinden bihaber. güleç sevgi deryalarında, aşk, dokunuş, hoşgörüyle, derin kavrayışlar içinde tanrıyla bütünleşen ışık ve sevgi zerrecikleri olarak hissedebilecektiniz.
Bütünün kötülüklerden arınmış bir parçası olmanın, bütünü duyumsayabilmenin güzelliği…
Tanrısal anlamlarla aranıza, eli sopalı, sahtekârlık kokan ruhban tayfası ve aracılar sokmadan buluşabilmenin gururu… Bu yazı elinize geçer mi bilmem.
Çok zayıf bir olasılık ama, tesadüfen bu satırları şartlanmamış bir anlama çabası ile okuyorsanız; Gözlerinizi kapatın.
Birkaç dakikacık kendinizle kalıp, başınızı arkaya yaslayın.
Bunca çabalarla ulaşmaya çalıştığınız tanrının bu görkemli kâinatları içinde, bütün dünyevi kavgalardan arınmış anlamınızı, kim olduğunuzu, etten, kemikten kimyanızın ötesinde, bu sonsuz boşluklarda (!) niçin var olduğunuzu, bilinçlenip bir can olduğunuzu düşünün.
Düşünün bakalım, "yaratıcı" dediğimiz, her şeyin toplamı olan bu yüce gücün, ahlak düşkünü bu komisyonculara gereksinmesi olabilir mi?
Tanrıyla, kâinatlarla buluşmak, bütünleşmek, insanın saf yüreğiyle, kirlenmemiş beyniyle, dini öcülerden önce, kendi vicdanıyla hesaplaşarak, doğum gibi, ölüm gibi, yapayalnız başarabileceği bir olgu.
Bu evrensel yalnızlığı günde birkaç dakikayla başlatın.
Dini, dünyevi kavgaların ve çıkarların ötesinde, gerçek yüceliğinde anlatan öğretmenleriniz de vardır şüphesiz!
Onların ötesindeki gözü dönük fanatiklerin, korku salıcıların ve hurafecilerin sesleri, tanrının bütün dünya kavgalarının ötesindeki yüce anlamını işitmeye başlayan kulaklarınızda küçülecek, küçülecek… Anlamsız fısıltılara dönüşüp yok olacak. O zaman tarifsiz bir huzurla, aynı ilahi bütünlüğü oluşturduğunuz çiçeklerle, hayvanlarla, taşlarla, topraklarla ve düşüncesi ne olursa olsun, diğer insanlarla barış içinde söyleşip -bir gün ürpererek yaşamanızı dilediğim- aydınlık bir sevgi ile bütünleşeceksiniz.
Yine de tanrıyı seçimlere sokma cüreti gösteren bu güdük beyinli hata insancıklarının uskurunda gezinecekseniz, sizin için boşa gidecek bu satırları tarihi bir aydınlanma ile kavrayabileceğiniz meçhul günlere kadar, hiç okumamış olmanızı dilerim.
Işık ve sevgiyle…