Baykuş
Baykuşlar gece ormanlarında yaşarlar. Ürkünç ve komik suratlarındaki, karanlıkları dehşetli gören kocaman gözleri, gün ışığında çipilleşir, çaresizlik içinde büzüşürler.
Bugüne dek hiç kanıtlanmadığı halde, evcil hayvanlardır.
Ayrıca, ormanlarına çok düşkün yırtıcı kuşlardır. \"Otur-kalk\" komutlarından öte, yaşadıkları cangılın düşmanlarca işgal edilmekte olduğuna inandırıldıklarında, vatansever katiller olarak gece cinayetleri işlerler.
Sonra, azmettirenlerin maşalarıyla televizyon sohbetlerine oturup, gagalarında pıhtılaşan kanları, çay fincanları geyiğinde legal hale getirirler.
Yalnız baykuşların yanı sıra, aşiretler halinde yaşayanlara da rastlanır. En çok kendilerini, mal-mülk stoklarını, karanlık niyetlerini seven egemen güçlerle esrarengiz dostluklar kurarlar. O güçlerce, masalsı payelere terfi ettirilirler. Kanlı gece hayatları unutulur. Aydınlık (!) gelecek ülküsünün kahramanlarına dönüşürler. Orman sakinleri uyumaktadır.
Bir kaza sonrası ortaya saçılan pislikler, kimse görmeden, kokusu çıkmadan sansürlenir, unutturulur.
Birkaç avare vatan haini (!) ağustosböceğinin dışında, zararlılar dadanmıştır ormana. Hiçbirinin bir çiçek, bir ot, bir ağaç, bir hayat yeşertme duygusu yoktur.
Taşıyabildiklerini yeni dünyaya taşıyıp, çöl bedevileriyle el-ense içinde yok ettikleri özgürlük vahalarına elbirliğiyle yabancı çıkarların fidanlarını dikerler.
Baykuşlar güçlüdür, cüretkârdır. Bilirler ki, tanık ve sanık oldukları bunca gece macerasının küçük insanları, onları \"kahraman\" ilan edeceklerdir. Orman sakinlerinin aydınlık istençlerine karşı savaşırken, bir gece kazara ölürlerse, aziz naaşlarının \"kerameti kendilerinden menkul\" şehitlik mertebesinde, ayyıldızlı bayrağa sarılıp defnedileceğini bilirler.
Katilliği tescillenmiş kurt bakışlı baykuşlar, idam kaçkını katliamcılar, küçük hesapçıların diktatoryasındaki bu uyuyan güzeller ormanında, ekranlara telefon açıp, görüş bildirebilirler. Soytarılar melül bakışlarla onaylar; \"Onlar vatan kahramanlarıdır\". Uğrunda can verenlerin kemiklerini sızlatarak, bayrağın ardına sığınıp karanlık işler çevirenler… Numaracı cumhuriyetçiler, kara yobaz çeteleri, çıkarlarını tavaf edenler, şeriatın yüz akı ekranlarında siyah gömleklerle Othello oynayanlar, hoşgörü, diyalog, toplumsal barış ve uzlaşma çağrıları ile \"Türkiye hepimize yeter,\" diyorlar.
Yok etmek istedikleri güzellikleri unutarak, ışıkları kapatıp, aymazlık içinde, huzurla hidayete ermemizi (!) düşlüyorlar.
Bizler Cumhuriyet Türkiye\'sinde yaşıyoruz. Çetrefilli yollara sapmadan, bütün kişisel çıkarların ötesinde, çağdaş cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, ikibinli yıllara yakışır evrenselliğe taşıyacak, hiçbir zaman modası geçmeyecek ulusal egemenlik ve özgürlüklerimizden vazgeçmeyeceğiz.
Uzlaşma istiyorsanız, takiyyeli toplumsal barış masallarını, dini, tanrıyı çıkarlarınıza alet etmeyi, zulüm edebiyatını, gözü yaşlı vaazları, yüce divan korkusuyla, her türlü fırıldaklığa açık koltuk hırslarını, sahte milliyetçiliği, kara peçelerin ardına gizlenmiş özlemleri, köşe dönmeye ve emperyalizme endeksli aydıncılık oyunlarını, Sevr sayıklamalarını, Kürtçülük travmalarını bırakın.
Şeyhlerden, şıhlardan, hoca efendilerden, meczuplardan, katillerden, karanlıklardan, ilkel takıntılardan, ince hesaplardan uzakta, çırılçıplak, şeffaf, güzel insanlar olun.
İnsanlık dışı bir kinle, başkalarının başına gelenlere bıyık altından gülümseyip, \"takdir-i ilahi\" diyebilecek kadar ulviyetleri, insanlığınızı ucuzlatmayın.
Biz burdayız, Cumhuriyet Türkiye\'sinde. Ve kokuşmuşluğunuzdan korkmuyoruz. Arınabilirseniz kendinizden, gelin, Mustafa Kemal\'in cumhuriyetini çağdaş ve evrensel dünyaya ışık ve sevgiyle taşımak için yanımızda olun. Bir gün mutlaka, karanlıkların, kişilik satışlı ilişkilerin yargılandığı aydınlık mahkemelerde hesap vereceksiniz. Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti ormanlarında, felaketlerden öte bir müjdeyi seslendirecek baykuşlar.