Açılmadan İade

Başörtülü bir genç kız, sekiz yıl karşıtı uğultulara "adiler" diye çığlıklanınca tartaklanıyor. Kavganın ana fikri işte bu görüntüde… Tezgâhlanmak istendiği gibi, Türkiye'de laiklerle Müslümanlar (!), inananlarla inanmayanlar arasında bir kavga yok.

Kavga, bilinçli Müslümanlarla gericiler arasında yaşanıyor.

Deyyus-u Ekber kafasındakiler, yüzde doksandokuzluk Müslümanlık edebiyatlarıyla irtica karanlıklarına endeksli din sömürüsü programlarının dümen suyunda, "karakoyun"luklarından emin oldukları safyürek insanların inançlarını kaşıyıp kanatarak bir şeriat mezbahası yaratma peşindeler.

At gözlüklü kara cahilliklerinden olacak, atladıkları bir şey var; Yunus Emreleri, Mevlanaları, Pir Sultan Abdalları, Hacı Bektaş-ı Velileri, Aşık Veyselleri, Neyzenleri, coğrafyayı biraz genişletirsek, Hayyamları ve nicelerini sinesinden çıkaran bu insanlar, din yobazına "dur" diyeceği noktayı bütün dünya halklanndan daha iyi bilir. Ve bu olumsuz atmosfer koşullarında soluk alıp verdiğinden şüpheye düştüğümüz çağdaş Anadolu erenleri din soytarılarına meydanlarda ve sandıklarda öyle bir şamar vurur ki şaşarsınız!

Diğerlerinin -artık bitmesini dilediğimiz- kronik başarısızlıklarından doğan tepki oylarıyla yüzde yirmileri yakalayan gerici takımı, gölgesinden korkan yanar döner bir yalancının koltuk değnekleriyle iktidara yürüdü.

Haydan gelen huya gitti… Beyinlerini sanal dünyaya satmış uçucu çağdaşlıkların vatan ve kişilik satışlı utanmaz alkışları sürüp giderken, hak etmedikleri yüksekliklerden tepetaklak düştüler.

Şimdilerde karalama defterlerine bir taraftan, toplam milletvekili sayısı çarpı yüzaltmışüç adet "demokrasi, laiklik ve Cumhuriyet ilkeleri" yazma cezasını eylül sınavlarına uyumlulukla hazırlarken, öte yandan bünyelerindeki radikal grupları fiyasko mitinglere şavullayıp travmatik iktidar düşleri kuruyorlar. Eylül ikmallerine karşıyız.

Ama spastik ara rejimlerin hiç yaşanmaması için, birilerinin ve sözde demokrat yaltakçılarının sular seller gibi kesin ezberlemeleri gereken dersler var. Birincisi:

"Demokrasi, demokrasiyi yok etmenin sonsuz özgürlüğünü kimselere vermez."

Ve hayat çok hızlı değişiyor. Kaçınılmaz bir ivme ile çağdaş dünyaya sıçrayacak olan Türkiye'de, sarıklar, şalvarlar, çarşaflar, sadece geçici bir kara hesaplaşmanın izleri silinip giden dolar yeşili din sömürüsü kalıntıları olarak anılacaklar.

Fırıldak hocanın hacıyatmaz hedef saptırmalarında deyyus-u ekber komedisi daha bir süre gündemi tırmıklamayı sürdürecek.

Sonra, özlenen güzellikler ansızın kapımızı çalabilir!

Ne ki, Ortadoğu coğrafyasında kendi yarattığı abus suratlardan kendisi de korkan Amerika, daha vahim bir sahtekârlıkla yeni on yıllarımızı heba edebilecek "Ilımlı İslam" senaryolarında hoşgörü kraliçelerini paketleyip gönderecektir.

Çağdaş dünyaya kişiliğimizi kaybetmeden, onurla katılma yolunda yeni baş belamızın bu olacağını hissediyorum.

Cumhuriyet'ten sonra, bir zamanların en saygın meşaleli gazetesinde yayımlanan yazılar, uzaklardan yönlendirilen bu yeni eğilimin ciddi boyutlardaki gücünü ve tehlikesini sergiliyor.

Sermayesi kendinden menkul devasa kamu hizmetlerine, okullara, geçmişi ve niyeti kakafonik hoşgörü senfonilerine, timsah gözyaşlarına karşın, gülen suratlı kraliçe pullu ABD zarflarını açılmadan iade etmeliyiz. 

Işık ve sevgiyle…

Işın var…

İlhan İrem Official Web