SEYRETTİĞİMİZ KONSER DEĞİLDİ Kİ… / Sinan DOYAN
14 Ekim 2006 Cumartesi, Ankara.
– Saat henüz 15:40. Daha önceden forumlardaki mesajlarla birbirimize duyurduğumuz Ankara buluşmasının yapılacağı mekanı arıyorum. Yağmur şiddetli olmasa da epey etkili; ertesi gün yakalanacağım gribal enfeksiyonun ilk tohumları Ankaranın en gereksiz yerlerinden birine yapılmış muhteşem Gökkuşağı Kafeteryalarını ararken atılıyor. Buluşma 16:00'da başlayacak, ancak ben mekana 10 dk. erken gelmeme rağmen kimsecikler yok. Aç olan karnımı 3 adet lahmacunla doyurma planları yaparken dışarıda Mahir, Rıza ve Fırat'ı görüyorum. Onlar da beni görünce "aha mekanı bulduk" tavrında bir sevinçle yanıma geliyorlar. Uzun yoldan gelmişler, ıslanmışlar ve acıkmışlar. Ortak özelliklere sahibiz yani. Onlar da lahmacunlara imreniyorlar.
– Saat 16:10: Buluşma yeri gittikçe kalabalıklaşıyor. İstanbuldaki konsere katılan sevecenlerin neredeyse tamamı orada. Hepsinde de tek tip tişört yine. İstanbuldan, İzmirden, Aydından, Kayseriden, Ordudan (ben) ve hatta ta Almanyadan gelen İlhan İrem hayranları, ilk defa karşılaşmalarına rağmen kırk yıllık dostmuşcasına kaynaştılar. Olağanüstü bir durumdu bu. Yaşanması gerek. Bu kaynaşmada en büyük pay sahibi kuşkusuz Ankaradan Hamdi kardeşimiz oldu. Gerek buluşmada, gerek konser öncesi ve esnası ve gerekse de konser sonrasında koşturması hiç durmadı. Teker teker sevecenlerle ilgilendi sağolsun.
– Saat 17:30: Arkadaşlardan geri döneceğimi belirterek izin isteyip, seyretmeyi planladığım bir başka organizasyon olan Rock Station Festivali için Kızılaya, dolayısıyla konserlerin yapılacağı Saklıkente geçtim. İlhan İrem konserine nasıl olsa çok vardı. 2 gün sürecek festival için kombine biletini alıp bir saat orada kaldım, çıkan grupları seyrettim. Pek az seyirci eşliğinde bol gürültülü konseri seyredip tekrar kafeteryaya yola çıktım.
– Saat 19:00: Mekandan yine kalabalık bir grup olarak 500 mt. çaprazımızda kalan Anatolia Gösteri Merkezine doğru yola çıktık. Yine hep bir ağızdan İlhan İrem şarkıları söylenmeye başladı. "Yapmayın etmeyin arkadaşlar. Burası Ankara, eylem yaptığımız sanacak güvenlik kuvvetleri" esprime kimse aldırmadan şarkılar söylendi. Henüz erken olduğundan gösteri merkezi birkaç kişi dışında boştu. İstanbul konserinde çekilen amatör videoların internette yayınlanmasından olsa gerek bu sefer girişte sıkı bir kontrol yapıldı; başta kameralar olmak üzere dijital fotoğraf makineleri ve her türlü görüntü alan cihazlara el konuldu. Mekan gerçekten göz alıcı büyüklükte bir mekan; kafeteryaları ve barıyla çok amaçlı bir kompleks de denilebilir.
– Saat 20:00: Sevecenler kaynaşması ve doyumsuz sohbetler burada da devam etti. Radikalden Murat Meriçle bir yandan sohbet ettik bir yandan da içeri girecek olan Cem Şeftalicioğlu ve Münir Tireli (munimonde)'yi beklemeye başladık. İçerisi bir anda kalabalıklaştı. Az öncenin sakinliğinden eser kalmamış, sadece 2 tane olan dar giriş kapısında uzun kuyruklar oluşmaya başlamıştı. Seyirci profilinde dikkatimi çeken bir olgu yaş ortalamasının yüksek olmasıydı. Konser salonuna geçilen kapılar açıldığında konser saatini geçmiştik.
– Saat 21:00 ve konser: Işıklar söndü, arkadaki barkavizyon açıldı ve sisler içinde yine önce orkestra elemanları arkasından da İlhan İrem sahnede göründü. Coşku yine doruklardaydı. Ama bu sefer bir farklılık hissediliyordu İlhan İremde; İstanbul konserindeki heyecanlı İlhan İremin yerini bu sefer coşkulu bir İlhan İrem almıştı. Konsere "Bir Yıldız"la başladı "Aşk Kapıları" ile bitirdi.
– İlhan İremin sahne hakimiyeti biz seyircilere de yansıdı. Sahne ile seyirciler arasında bir engel de yoktu, birkaç koruma dışında. Bu yüzden herkes rahattı. Dokunmak isteyen dokundu, tokalaştı, el bile öptü.
– Bir bayan hayranı 1987 yılına ait Hey dergisinden bir posterini teslim etti İlhan İreme. (posteri çok iyi bildiğimden detaylar da aklımda; "..ve ötesi" albüm kapağı için çekilmiş resimlerden bir tanesiydi ve kapak olan resimdi)
– Hamdi kardeşimiz sahneye bir "melek" heykelciği bıraktı; İlhan İrem bu heykelciği aldı, inceledi ve sahnedeki davulun önüne koydu. Sonlara doğru da o heykelciği sahnenin tam önüne getirip kolonlardan bir tanesinin önüne yasladı.
– "Söyleyemediklerimi bak gözlerimden anla" dediği anda gözlüklerini alnına doğru kaldırıp çıplak gözle seyircilere baktığında kıyamet kopuyor sandım. İyice coşmuştu seyirciler. Gerçekten görülmeye değer bir andı. Konserin bence en önemli anıydı. Bu hareketini 2-3 kere daha tekrarladı.
– Sahneye ve şarkılara olan hakimiyeti görülmeye değerdi. Tüm şarkıları kendisi bitirtti orkestraya. Çalan gitar sololarına da el hareketleriyle eşlik etmeyi ihmal etmedi. Bu sefer konuşacak çok şeyi vardı seyircisiyle. Şarkı aralarında konuştu. "Bir bu şarkıya eşlik edemiyorsunuz değil mi" dedi "Quando l'amore"u söyledikten sonra. Bu şarkı için İstanbulda yaptığı açıklamayı Ankarada yapmadı.
– Murat Ejder orkestranın en iyisiydi. Performansıyla herkesi büyüledi. Davulcu Cem Aksel İstanbulda olduğu gibi bu konserde de "eh işte" statüsündeydi. "Buruk" parçasına hızlı bir metronomla girdi ki parçayı tanıyamadım ben ilk başta. Gültekin Kaçar da iyiydi gitarda. Her zamanki gibi üstüne düşeni yaptı, ama fazlasını değil. Artun Sürmeli ise etrafını çeviren klavyelere rağmen dişe dokunur bir varlık gösteremedi. Ama haklarını yememek lazım; uzun zamandır el sürülmemiş parçaları kotarmaya çalıştılar. Tebrikler kendilerine.
– İlhan İrem dinmek bilmeyen alkışlar sırasında bir ara durdu, kara gözlüklerinin arkasından seyirciyi uzun süre süzdü ve en önlerde konuşlanmış sevecenlere dönerek "hepinizi tanıyorum" dedi.
– Konserin sonlarına doğru kimseler koruma filan dinlemedi, herkesler elini tuttu İlhan İremin. Bir ara bir hayranı elini fazla çekmiş olacak ki, başıyla kibarca uyardı o hayranını.
– İstanbul repertuarına ek olarak "Alaca tüylü kuş" ve "Esinti" şarkılarını söyledi. Her iki şarkıyı söylerken oluşan atmosfer görülmeye değerdi. "Alaca tüylü kuş"un nakarat bölümlerini seyirciye söyletti, sessizce sakince. Muhteşem bir olaydı yaşanan.
– Seyircinin bitmek bilmeyen "Bezgin" ısrarları karşısında orkestraya dönerek "bir bezgin yapalım mı artık" dediğinde şarkıya girecekler sandım ama söylemedi. O şarkıyı İzmir konserine saklıyor kanısındayım.
– "Ayrılık Akşamı" şarkısına başlamadan önce Gültekin Kaçar'a birşeyler fısıldadı, arkasından da "çaktırma sakın" dedi gülümseyerek. En beğenilen şarkılarından olan bu şarkıya kısa bir intro yapmasını istemiş ve 'bu şarkıya başlayacağımızı çaktırmadan çal' manasında söylediği kanısındayım.
– Birkaç şarkısını sahnenin önündeki kolonların üstüne oturarak, seyirciyle göz göze söyledi. Çok samimiydi.
– Seyirci coşkusu konusunda İstanbul seyircisinin hakkını yememek lazım; bunu sadece ben değil her iki konserde bulunan çoğunluk da söylüyor. Ama Ankara seyircisi de elinden geleni yaptı. Şarkılara eşlik hiç durmadı.
– Özel basım tişörtleriyle İstanbul konserini coşturan sevecenler Ankarada da aynı misyonu üstlenmişlerdi. Yine hep bir ağızdan "Anlasana" ile sahneye davet edildi İlhan İrem. Hem Ankara seyircisinin hem de medyanın ilgisi oldular.
– Yıllardır kendisine orkestrasında eşlik edenlere verdiği isim olan "grup sevecen" adı, Ankara konserinde "grup tek yürek" oldu. Eşlik eden seyirciler ise "melekler korosu".
– Bir bayan seyircinin "Gece Yolcuğu: Yalnızlık/Yaşlılık Penceresi" şarkısından sonra alkışların arasından "Özdemir Asaf'a da teşekkürler" diye bağırmasından sonra İlhan İrem durakladı; "Güzel, çok güzel." dedikten sonra durdu ve "küçücük bir barı vardı" dedi. Belli ki çok derinlere gitti şairin adını duyunca. Etkilendiği her halinden belliydi.
– O coşku ve alkışlar arasında bir ara susturdu herkesi "bu söylediklerim şarkı değil biliyorsunuz değil mi" dedi gülümseyerek ve devam etti "bu yaşadığımız da konser değil ki zaten" diye bağladı cümlesini.
– Gelecekteki olası buluşmalara dair ipuçları da verdi.
– Bu konseri de son albümden iki parça ve semazen gösterisiyle kapattı. İstanbulda iki tane olan temsili dünya küresi Ankarada bir tane idi. Güvercinler yine havalanmadı ama görüntü çok güzeldi.
– Saat 23:00: Konser bitmişti bitmesine ama sevecenler yine ayrılmadılar. Bu sefer dönmeyeceğini biliyorduk ama o konserin havasını soluduk hep birlikte. Görevliler sağolsunlar anlayışlı davrandılar ve bizler yarım saat kadar daha koltuklarda oturup sohbet ettik, resimler çekindik. Yılların tonmayster'i İhsan Apca da sahne üstündeydi konser sonrası.
– Saat 23:45: Hamdi kardeşimiz en az 15 kişilik bir grubu misafir etti ve götürdü evine. Kalanlar ise konser mekanının hemen yanındaki Kafeteryaya kapağı attık. Hem acıkmış hem de susamıştık. "Kapatmak üzereyiz" diyen mekan sahibi kalabalığı görünce çok sevindi(!); mekan sahibini ikna etmede Ufuğun rolü oldukça büyük. Sağolsun Ufuk da onca kişiyi burada misafir etti. Cem, Murat (meriç), Alim, Ufuk, Özlem, Rabia hanım ve adını bilmediğim bir grup sevecenle 01:30'a kadar sürecek sandviçli kahveli güzel bir sohbete koyulduk.
– Saat 01:30: Murat Meriçle ben müsaade isteyip kalktık ama bir çoğumuz da bizim bahanemizle kalktı. Aslında sabaha kadar sürse sohbet değerdi ama konser öncesi koşuşturma, konser anı derken yorulmuş ve uykumuz gelmişti. Bir kısmımız ise uzun yoldan gelmiştik. Bir rüyanın sonuna gelmiştik; ama rüya bitmedi. Ben halen de içinde ve etkisindeyim. Hem rüyanın devam edeceğinin sinyallerini İlhan İrem de verdi.
Sinan DOYAN
www.iirem.com / 23 Ekim 2006