Sarmısak Büyüsü, Çürük Süpürge

Ekranlardaki ulaşılmaz yaşam ve sanat seyirliklerinin aslında bir sarmaşık büyüsü ile çözülebileceğini, her telden sanatçılık. politikacılık, muteber insanlık (!) payesine kolayca duhul edilebileceğini anlayan vasatların sahneye hücumudur bu…

 

1946'lardan başlayarak, Anadolu insanını "meğer ne kolaymış" anafikrinde doğudan batıya, köşe dönmelere savuran bir çürük süpürge' Önce korkaktılar Düşler ötesi uçsuz bucaksız şehirler Terk edilen yerlerdekilere hiç benzemeyen adamlar, kadınlar, saçlar, sakallar, küpeler, etekler, bacaklar.

 

Oralardan gelerek önce usulca varoşlara konuşlanıp, sonra şehrin ve bütün ülkenin kan dolaşımına, adımıyla, isyanıyla, şarkısıyla, kültürüyle egemen olarak o bulanık rengini veren insanların karşı konulmaz, kaçınılmaz bir yaptırım güçleri vardı.

 

Sözde çağdaş olan, yüzleri geleceğe donuk görünen kentlilerin içlen, işleri ve ilişkileri, çoktandır duyarsız bir karanlığın rüzgârında arabesk kokuyordu.

 

Başlangıç noktası çoktan unutulmuş, bugünkü şarka doğru geriye kaykık, iflah olmaz toplumsal görüntümüzün açıklaması, en özetle bir yumurta / tavuk hikâyesidir.

 

Toplumsal hayat, kültür ve devlet kültürsüzlüğe susamıştı, eski deyimiyle teşne idi Kültürsüzlük, toplumu, hayatı ve kültürü yedi Yobazlık ve çete urbaları ile donanmış, yanlış bildikleri demokrasi adına, 28 Şubat'ın rövanşını alıp, devleti de yeme sevdasındalar Cehaletin, yozluğun, kültürsüzlüğün erdem sayıldığı…

 

Sanatçı gibi, devlet adamı gibi, insan gibi olanların çoktan unutulmuş asıllarından öte payelerle alkışlandığı bu garip sürecin ilk altın yılları olan 1980'lerden başlayarak yaratık bir katastrof yaşanıyor Türkiye'de.

 

Şehirleri, hayatı, çeperlerden merkeze işgal eden yaşamasızlar ordusu, naif dengeler içinde ürkekçe gelecek çağa hazırlanan güzellikleri, züccaciyeci dükkânına giren filler gibi tarumar etti.

 

Ender rastlanan evrensel güzelliklerin dışında, çok uzun yıllardır, sanat, kültür, insanlık diye ele alıp incelediğimiz, kokladığımız nesne, aslında çoktan hazmedilmiş bir kültürsüzlüğün dışkısıdır.

 

Bu karanlık oluşumun ilk yıllarının o zamanki çoğunluğu oluşturan ev sahipleri Yanı, yaşam ve sanat duruşlarıyla (') çağdaşlık kulübünün insanları.

 

Bir bir yazlıklara (sayfiye kentlerine) kaçıp soluk arayan şimdilerin azınlıkları Bu arabesk göçün işgal kuvvetleri karşısında, çağdaş yaşam haklarını korumak için hiçbir kökten çabaya girişmeden, ölümüne kazanmaya gelen yakası bağrı açık o kalabalığa nerdeyse topyekün teslim oldular Vasatın gücünü bünyelerinde hissettiler.

 

Kolaylaşan hayat işlerine geldi ve dönüşüme uğrayıp geriye gittiler.

 

Şimdilerde enayi ve dinozor mertebesinde yokluğa, yalnızlığa terk edilmiş üç-beş insan dışında, sustular Çok doğal ki, gelenler şarkılarıyla birlikte geldiler Tıngıldemeyen hayat felsefeleri ve kalıcı şarkıları olmadığından. 

 

Gelenlere çağdaşlık şarkıları söylemek yerine, önceleri sentez ve uzlaşma kulpları takarak, sonra iyice kazanma arsızlığı içinde Allah ne verdiyse, Batı'nın hazır fast-food ritmleri üzerinde, gelenlerin acılı dünyalarına, ucuz ezgiler, sızlanmalar, argo, küfür, kıyamet, şarkı gibi bir şeyler üreterek servis verdiler / veriyorlar.

 

Cüzdanı gittikçe kabaran cahil kalabalıklara değerli bir küçük yaşam şifresi öğretmektense, "halk" dedikleri o deli harannın dalkavukluğuna soyundular Artık yaşam şekline dönüşen bu anlamsız kalınlığa, makamlandırılmış eserlerini ('), vücutlarını, ruhlarını, kayıp kişiliklerini sunuyorlar.

 

Ve en yüksek yükseltili (rakımlı) tepelerden en alt katmanlara kadar, toplum da gerçek sanattan ve hayattan bihaber yaşamasızlar ordusunca işgal edildiğinden, varoşların ve kalabalık cehalete bir şekilde teslim olmuşların cüreti anafikrindeki bu hayasız gösteri, kapalı devre alkışlar ve ödüllerle "keller sağırlar birbirini ağırlar" sahnesinde sürüyor.

 

Moskof mezarlıklarında İade-i itibar bekleyen büyük Türk şairlerinden, pasaport alamadığı için bu dünyadan göçen çağdaş türkü devlerinden, düşüncelerinden ötürü hapiste olan yazarlardan, düşünürlerden söz etmenin dinozorluk sayıldığı bu dibe vurmuş karanlıklar diyarı, uluslararası başarılarla yüzümüzü ağartan gerçek sanatçılar için, repo günlerinde tatillerini geçirebilecekleri eşsiz bir güneş ülkesidir artık' Ama biz hep buradayız.

 

Bu coğrafyadan kainatlara, hayatımızla ve yaratımlarımızla, evrensel sevgi güzellikten tohumlamayı sürdürüyoruz…

 

Sisli, sessiz, silik görünen çağrılar içinde Şimdilik azınlıkta görünen örgütlü sivil güçlerin, hep birlikte bir elverme ile, bu yarımadayı kaçınılmaz güzelliklere uçurabileceğine yürekten inanıyoruz.

 

İlhan İREM

Cumhuriyet Gazetesi

6.Ocak.1999

İlhan İrem Official Web