Sahte Cennet

Topluma yapışan plastiklik, sahtecilik öyle bir boyuta geldi ki, farklı değerleri anlatmak yersiz artık.

Medyanın pusulasında, genel talebin dümen suyunda, kalınlık, yeteneksizlik, sanatsızlık, kurnazlık, başarı ile doğru orantılı bir eğri çiziyor.

Yaşananları netlikle görebilecek yetkinliğe sahip olanlar, beyinlerinin bulunduğu noktayı yadsıyarak, toplumun zaaflarını kullanmayacak kadar kendilerine saygılıysalar doğal olarak, güzele dönüşmeyen topluma yabancılaşıyorlar.

Tüm siyaset ortamı, sanatlar, eğlence, haber programları, hatta kültür hayatı, gündelik kültürsüzlüğü kültür olarak sunanlarca kotarılıp, arz-talebin fasit dairesinde döndürülüyorsa,

Bu toplumun insanları gidişata direnen onurlu insanlarını, bilim adamlarını, sanatçılarını, düşünenlerini değil de, taşıdıkları yaftanın, hatta insanlıklarının korkuluğu olarak yaşayanları baştacı ediyorsa,

Bir bakınalım çevremize;

İçi/dışı plastik, iki kelimeyi bir araya getiremeyen sunucu hanımlardan, onları haberlere kadar sunucu yapanlardan, alkışlayanlardan,

Yarışma programlarında şu kadar milyon kazanmak için kendini acındıran, yalvaranlardan oluşuyorsa bu toplum,

Akşam yemeğinde sıcağı sıcağına kan veren cesetler seyretmeyi sevecek kadar sapkın bir habislik içindeyse çoğunluk,

Bir futbol takımının sınır ötesi başarısı, o başarıya emeği geçenleri şaşırtıp, gevşetip, yoldan çıkartacak kadar aşağılık kompleksli bir ezilmişliğin büyük coşkusuyla kutlanıyorsa,

Bıyıklı çocukların masalcı ablası, her ay "Harikalar Diyarı" nı anlatıyorsa bütün kanallardan,

Demokratik hak ve özgürlüklerini kullanmaktan dem vurarak demokrasiyi yok etme yolunda ilerleyen yobazlar, hatırı sayılır bir oy potansiyeline ulaştıysa,

Küçülen, sığlaşan, kirlenen sevgi denizi, güzelliklerini kıyılarda bırakıp, "Sahte Cennet"e dönüşüyorsa,

Bırakın yükselen değerlerin çocuklarını, bu rüzgar esmeden önce, hayatlarıyla, ürettikleriyle gönlümüzün özel köşelerine koyduğumuz insanlar da anafora kapılıp gidiyorlarsa,

Özgürlüğü deformasyon,

deformasyonu yenileşme,

yenileşmeyi din,

dini barbarlık,

barbarlığı iktidar,

iktidarı para sanacak kadar sapla samanı karıştırdıysa bu insanlar,

Geçerli insan olmayı, insani değerlerin semtine uğramadan arayıp buluyorlarsa,

Bu arenanın savaşçısı olmayı reddedenlerin uzaklaşma özgürlüğü vardır.

Hayattan el-etek çekme görüntüsü veren bu sessiz yürüyüş, evrensel koridorlarda ışığı bulur.

Kaçış noktasında devasa bir yaratık…

Kendilerini ve başkalarını sahte değerlerin gerçekliğine inandırmış olanlar, beyinleri daha farklı boyutlarda olduğu halde, bu çarkın içinde uyandırıcı olmaktan öte işler çevirenler bu habis karaltıyı oluşturuyorlar. Kendini bu döngünün dışında hisseden mutlu (!) azınlığın gece gündüz hırboluk üreten yaratığa söyleyecek sözü olmadığı düşüncesindeyim. Bırakın, büyük bir bölümü yaratığın arenası olan medyada ahkâmlar kesmeyi,

Bu konuda kitaplar, filmler, sanat eserleri üretilmesi dahi, ancak dünyanın bu çöküş-geçiş (!) döneminin belgelenmesi açısından yararlı olabilir.

Bir avuç insan, ürettiklerinde ve hayatlarında hiçbir didaktik kaygı olmaksızın doğru yaşamayı sürdürecekler.

Belki bir gün, çoğunluk bilinç sıçramasına uğrayıp………

Neyse.

"O zaman,

Aaaa! Kafadan…

Verdim gitti…

Şekercim…

Final için dönüyooor…

Ararsınız di mi?..

Salvo Atışı,

Harikûlade Geceler,

Nonoş Takımı,

Eğlence Sucuksıklam,

Perşembe Pazarı,

Ana-Baba,

Mahallenin Muhtıraları,

İster Ye, İster Yeme,

Erzurum, Sivas,

Kara Ses, Ballıses,

Emrah, Ceylan, geyik muhabbetleri biter.

Şimdi peşin satan tüccar resmi gibi, koltuk başlarında ges ges gerinenler, topluca pislik bir dönemin karasinekleri olduklarını anlarlar belki."

diyecektim.

Ammavelakin…

Işık ve sevgiyle…

İlhan İrem Official Web