Nevruz / Nevroz
Son zamanlarda Nevruz kutlamaları ile güncelleşen, daha doğrusu bilinen akışı su yüzüne çıkan Türk ve Kürt milliyetçiliği cepheleşmesinde taraf değiliz.
Çünkü anlaşmazlığın çözümü için taraflar başından beri hayat görüşümüzle bağdaşmayan yöntemler izliyorlar…
Türkiye'nin özgür ve demokratik bir ülke olduğunu iddia edenler de, özgürlükleri için savaştıklarını söyleyenler de, özgürlüklerin ve hakların çıkış noktasına, en kutsalına kastediyorlar… Öldürüyorlar…
Kısır döngü ne zaman, kim tarafından başlatılmış olursa olsun…
Yüce saydığımız değerleri koruma güdüsünde, yüce amaçların rüzgârında…
Yolun neresinde, hangi tepede olursak olalım…
Hayatın soluğunu kesme ve düşünceleri zorla değiştirme özgürlüğüne sahip değiliz. Engelleri cana kıyarak/can yakarak aşmanın ötesinde, bütün yollar inançla yürümek için her yöne uzanıyor…
Türk milliyetçiliği…
Kürt milliyetçiliği…
Taraflardan biri konumu gereği korkusuzca kanat geren bir hoşgörü içinde olabilecekken, "masumları yok eden şapulcu kavgası" olarak nitelendirdiği olaylara aynı yöntemlerle taraf olup suçlu/güçlü görüntüsünde zaviye kaybediyor.
Hangi ince hesapların, hangi bağlantıların dümen suyunda olursa olsun…
Birisi bir süre için cana kıymamaktan söz ediyorsa…
Bu sahte bir erdem de olsa…
Diğer taraf, eski katliamların dumanında, kendince haklı nedenlerle masaya oturmasa da…
Hiç değilse anılan günlerde, gücüne ve kendine güvenerek gardını indirip etrafa daha güler yüzle bakabilir…
Bırakın bir bahçede şu kadar kişi, inandıkları renkleri, inandıkları adamı putlaştırsınlar…
Ölüm yoksa sorun yoktur…
Bahçe duvarını panzerlerle yıkıp, insanları kapı ile duvar arasına sıkıştırmaya gerek yok…
Damlardan olayı belgeleyenlere "taciz ateşi".
Top atışıyla kuş avlanmaz…
Bu neyin korkusu?
Kaç yüzyıllık milliyetçiliğin tortusu…
Biliyoruz, karşıdaki kuş devasa… Yırtıcı… Can alıcı…
Yılların yalnızlığında, cahil…
Düşünceyle, inançla arayamıyor özgürlüğü…
Doğru çıkışı bulamamanın karanlığında gagalıyor masumları…
Bütün dünya korkular içinde bölünmüş sınır-sınır…
Sen de izin verme, sınırların içinde sınırlara…
Kabul…
Dünyanın bu kısa yolculuğunun sonuna kadar bile haklı kalabilirsin.(?)
Sen başlatma…
Sen öldürme…
Ölüm yoksa sorun yok…
Bırak… Renkler, seslenişler, düşünceler uçsun özgürce…
Eski günlerde, babam bazen kızardı gece sokağa çıkmama. Onlar uyuduktan sonra kaçıp giderdim… Sabaha karşı balkonlardan, pencerelerden sessizce girerdim eve…
Işık ve sevgiyle…