Ian Anderson
Jethro Tull tekrar İstanbul'da
Uzun yıllar sonra, iki nedenden dolayı, ünlü Jethro Tull grubu yine gündemde. Bunlardan ilki, 4,5 yıl aradan sonra grubun "J-Tull Dot Com" adlı yeni bir albümle müzik ortamında gündem kazanması. Grubun beyni olan Ian Anderson'ın 1995'te çıkan son stüdyo albümleri "Roots To Branches"dan sonra ciddi bir rahatsızlığa, bir kan pıhtılaşması hastalığı olan trompoz'a yakalanması, duraksamalarının en önemli nedeniydi. Gerçi, bir yıl sonra konser ve turnelere tekrar çıkmaya başlamışlar, ancak yeni stüdyo albümleri geçen yılın sonlarında piyasaya çıkabilmişti. Yeniden gündeme gelişlerinin ikinci nedeni, grubun son albüm turnesinin bir ayağının da, İstanbul Açık Hava Tiyatrosu'nda 13 Mayıs'ta gerçekleşiyor olması. Tull, ilk kez dokuz yıl önce İstanbul Festivali bünyesinde konserler vermiş, uzun haftalar müzik ortamının bir numaralı gündemi olmuştu. Bir yıl sonra, Ankara'da bir akustik konser vermişlerdi. Bu akustik turne, "A Little Light Music" adıyla aynı yıl albüm olarak yayınlanmıştı. Bukonserler, Türkiye'de ilk kez bir rock star'ı grubun sahne almasıydı. Sonraki yıllar, bu tür konserlere alıştık. Ama, Tull ve Ian Anderson'ın sahne şölenini, tiyatral gösterisini, doğaçlamacı ruhu farklıydı.
"J-Tull Dot Com", grubun yirminci stüdyo albümü. "Best Of", konser ve derleme olaraksa on bir yapıtları yayınlandı. Ünlü double albümleri "Living In The Past"ı bu sınıflamaların içine koyamadık. Çünkü, bu albümde birçok yeni şarkının yanında konser kaydı da bulunuyor. Ian Anderson'ın bu yıla kadar yayınlanmış iki solo albümü var: "Walk Into Light" (1983) ve "Divinities" (1995) Geçen haftalarda, üçüncü solo albümü "Secret Language Of Birds" adıyla yayınlandı. İşte tüm bu albümler bir araya getirildiğinde, Anderson ve grubunun toplam albüm sayısı otuz beşe ulaşıyor ki, bu birikime yaklaşan grup sayısı çok azdır.
1968 yılında kurulup, bugün otuz üçüncü yılını yaşayan grubun, müziği üzerine, eleştirmenler çok farklı değerlendirmeler yaptı. İlk üç albümleri "This Was", "Stand Up" ve "Benefit"de blues, özellikle İngiliz blues'u çok ağırlıktaydı. Grubun kuruluşunda, Anderson kadar önemli rol oynayan gitarist Mick Abdaham, ilk albümleri "This Was"dan sonra gruptan ayrılınca, artık grup sound'unun, bestelerin tek yaratıcısı Ian Anderson olacaktı. "Stand Up"la birlikte gruba 1969'da katılan Martin Barre ise, Anderson'ın dışında bugüne dek gruptan kopmayan tek müzisyen "Stand Up" albümüyle dünyada büyük üne kavuşup, listelerde bir numaraya yerleşen Tull, aynı yıl ABD turnelerine de başlayacaktı. Apayrı bir rock sound'una doğru evrildi grup. Art arda çıkan "Aqualung" (1971), "Thick As A Brick" (1972) ve "A Passion Play" (1973) adlı albümler grubu tüm dünya gençliğinin sevgilisi yaptı. "Aqualung", grubun en çok satan -bugün bile- albümü oldu. "Thick As A Brick" ilk konsept albümleriydi. Kırk dakikalık, iki bölümlük büyülü bir yapıttı bu. Anderson'ın devlet, aile, okul gibi temel kurumlarla müzik yoluyla ve yoğun bir mizah duygusuyla hesaplaşmasıydı o. Bu albümler, rock tarihine altın harflerle yazıldılar. Rock müziğin entelektüel bir boyut kazanmasında söz konusu yapıtların önemli rolü oldu.
1970'ler boyu, birbirinden önemli albümler yayınlamaya devam ettiler. Bunlar arasında anımsanması gereken bir albüm de 1976 yapımı "Too Old To Rock'ın Roll, Too Young To Die"dı. Tematik bu yapıtta konu, bir rocker'ın hayatından kesitlerdi. Hızla geçen yıllara ve yaşlanma sürecine rağmen, bir rocker olarak varolmanın kutsanmasıydı tema. Bu albümde Anderson, bir biçimiyle kendi hayatını özetliyordu. Ama, Anderson ve grubu hiç yaşlanmadı. 80'li yıllar boyunca beş stüdyo albümleri yayınladı. Bunlar arasında "Crest Of A Knove" (1987) tüm dünyada yankılar uyandırdı, o yılın Grammy ödüllerinde "en iyi Heavy Metal Grubu" seçildiler. Bu durumu Tull fanlarının çoğu, haklı olarak yadırgadı. Albüm, biraz daha elektrikli ve sertti. Ama, grubun ruhundan bu albümde de ödün vermemişlerdi. Zaten her albümleri üzerine, eleştirmenler farklı türlerden söz ederlerdi. Ama başlık çoğu kez müziğin "progressive rock" olduğuydu. Ama bazen ağırlık "folk rock"da, bazense "blues-rock" "hard-rock" ya da "senfonik rock"du. Caz unsurlara da, şarkılarında sıkça rastlanıyordu. Bu dönem, aralarında "20 Years Of Jethro Tull" olmak üzere üç koleksiyonu yayınladı.
Son on yıl, grubun üretimi biraz zayıfladı. Elinizdeki son stüdyo albümlerine kadar yalnız iki yeni yapıtları çıktı: "Catfish Rising" (1991) ve "Roots To Branches" (1995). Bu dönem, "best of" ve konser kayıtlarının yanında "25th Anniversary Boxed Set" (1993) ve "Nightcap" piyasaya çıktı. Bu yapıtlarda ağırlık, hiçbir albümde yer almayan sayısız eski kayıtlarının bir araya getirilmesiydi. Bu özel koleksiyonların ilkinde dört CD, diğerinde iki CD'yi dolduran sayısız şarkıya ulaşma imkanı bulduk. Bu çalışmalarda, stüdyo albümlerinin tadını bulmak tabii zordu. Grubun, ayrıcalıklı bir sound oluşturmasında en büyük paya Anderson'ın flütü ve sesi sahip. Epik havası, sesinde farklı bir tat taşırken; flütü rock müziğin ana enstrümanlarından biri yapmayı beceren Anderson oldu. Müziklerinde, İskoç folk ve İngiliz etnik müziğinin yoğun etkisi vardı. Bunun nedeni, Anderson'ın İskoç doğumlu bir müzisyen olmasıydı. Özellikle 1980'den sonra değişen grup üyelerinin çoğunun bir folk-rock efsanesi olan "Fairport Convention"ın müzisyenleri olması bir rastlandı değildi. Uzun yıllar grupta piyano ve klavyeler çalan John Evan'ın 1968 öncesindeki özel grubunda yer almıştı Anderson. Bu yüzden, grubun müzik fikrinde, şimdi üye olmayan Evan'ın da büyük katkıları var.
Son albümleri "J-Tull Dot Com"un sound'unda da blues-folk-rock üçlemesinin uyumlu bir kaynaşımıyla karşılaşılıyor. Yetmişlerin müziğine bir dönüş söz konusu. Anderson humor duygusundan ısrarla vazgeçmiyor. Ama, eski albümlerdeki radikal düşünsel çizgiye fazla rastlanmıyor. Umarız yeni İstanbul konserinde, eski klasiklerinin yanında özellikle bu şarkıları da dinleriz. Anderson'ı 53 yaşında sahnede dinlemek bakalım nasıl olacak?
Bir merakımız da, Anderson'ın sahneye nasıl bir teatral espriyle çıkacağı; doğaçlama flüt sololarında nasıl bir müzik mecrasına dalacağı. Artık sanatçı, büyük bir somon balığı tüccarı. Bu büyük tacirlik onun müzik felsefesini ne denli değiştirdi, şekillendirdi göreceğiz.
Orhan KAHYAOĞLU
Radikal Gazetesi
7.Mayıs.2000